Öncelikle bir duyuru ile geldummm!!!
Kitabın akışı hızlı olacak yani bazı olaylar o kadar hızlı gelişecek ki diyeceksiniz 'ne oluyo lan'
Neyseee. Bunların hepsi hikaye için anlayacaksınız. Yani belirlediğim bölüm sayısını geçmesini istemiyorum. Şimdi oturun yerlerinize sakince arkanıza yaslanın ve yeni bölümün tadına çıkarınn!İyi okumalarrrr!!!!
•••
SÇ: Uyanık mısın (21.28)
SÇ: Kötü hissediyorum
SÇ: Sana ihtiyacım var
Bal çevrimiçi (21.29)
Bal: Uyanığım
Bal: Ne olduğunu bana anlatabilirsin
SÇ: Anlatmak istemiyorum
SÇ: Sadece konuşalım olur mu
Bal: Olur ne konuşalım
SÇ: beş gün sonra maç var
SÇ: Nasıl hissediyorsunuz beyfendi
Bal: Kazanacağımız için gayet rahatım
SÇ: Paşamm
SÇ: Fazla iddialısınız
Bal: İddia değil gerçekler
SÇ: Öyle olsun bakalım
Bal: Tabi öyle olcakk
Bal: Nasılsın
SÇ: Yaşıyorum işte sen
Bal: Ben de iyiyim de
Bal: Yaşıyorsun ama iyi misin
SÇ: Yaşıyorum ya daha ne olsun
Bal: Bu bir cevap değil
SÇ: Bence cevap
Bal: İyi değilsin işte
Bal: Anlat kurtul
SÇ: Anlatabileceğim bir şey değil maalesef
SÇ: Ama sağol yine de
SÇ: Bu kelimenin ardını anlayabilen tek kişisin
Bal: Birinci olmayı severim
Bal: Maçı da kazanacağım gibi
SÇ: SKLSDJSKJBD
SÇ: Babam seslendi gitmeliyim
Bal: Tamam görüşürüz
Bu mesaja '✨' ifadesi bıraktınız*...
Telefonu komodinime bırakıp yataktan kalktım. Salona anne ve babamın yanına geldiğimde daha önce görmediğim bir kadın ve muhtemelen eşi olan bir adam vardı. Birde benden en az on yaş büyük bir adam daha vardı.
Ben salona girince kadın "Gelinimiz bu mu Selen Hanım?" dedi alıcı gözlerle bana bakarak. Gözlerimi pörtleterek anneme baktığımda annem başını hayır anlamında salladı "Bu küçük kızımız daha lise sonda. Gelininiz bunun ablası ondan üç yaş büyük." dediğinde daha fazla gözlerimi açtım.
Bir dakika, şu an burada ne dönüyor? Ablamı mı evlendirecekler? Görücü usulü hemde? Hayatta izin veremezdim, bu yaptıkları artık sınırı aşmıştı. Şimdiye kadar her dediklerine tamam dedik ama bu ne ya?
Hemen ablamı koruma içgüdüsü ile "Anne baba siz delirdiniz mi? Kacıncı yüz yıldayız, görücü usulü evlenme mi kalmış?! Ablamın rızası var mı?" dedim bağırarak. Salondakiler bana şaşkınca bakarken arkamda bir hareketlilik hissettim. Döndüğümde ablamı elinde kahve fincanları ile dolu olan bir tepsi ile gördüm. Yüzü garip bakıyordu. Yani bu dediklerime sevinmiş ama korkmuş gibi.
"Rızam var Pera merak etme..." dedi mırıldanarak. Ama belli oluyordu, bu halinden hiç hoşnut değildi.
"Abla ben yer miyim bunu? Gözlerinden belli mutlu olmadığın. Ben seni tanımıyor muşum gibi konuşma sakın! Ablam istemediği sürece evlenmeyecek baba! Bize her istediğinizi yapıyorsunuz ama evlendirmek ne ya! Siz mağradan mı çıktınız! Haddinizi bilin!" diye bağırdım. Sonra misafirlere dönüp "Benim ablam gelininiz falan olmayacak, şimdi hangi bok çukurundan geldiyseniz geri dönün hemen!" dedim elimle kapıyı göstererek.
Adam "İstenmediğimiz yerde kalmayız zaten Ahmet Bey iyi akşamlar." diyerek kalkınca babam olacak şerefsiz "Haşmet Bey kızım hadsizlik etti biz tekrar görüşürüz iyi akşamlar." dedi ve misafirleri geçirdi. Ya da onun gibi bir şey.
Babam bir hışımla salona dönüp saçımı yakaladı. İnlememek için kendimi zor tutarken "Bok çukuruymuş! Asıl sen git kendi bok çukuruna Allah'ın cezası! Senin yüzünden büyük bir miktar parayı kaçırdık!" Odamın kapısını açıp beni içeri attı "Al sana bok çukuru aptal kız! Bir kaç gün burada kal da aklın başına gelsin!" dedi ve kapıyı suratıma kapattı. Bir kilit ses duyduğumda kapıya koştum ve "Abla sakın kendini ezdirme, başını dik tut. Kimse sana zorla bir şey yaptıramaz tamam mı? Ben buradayım!" diye bağırdım. Ne kadar duyuldu tabi, meçhul.
Babamın bir şeyler gevelediğini duydum. Sonra bir tokat sesi ve arkasından ablamın acı dolu haykırışı. "Abla! Baba vurma ona yemin ederim seni öldürürüm ona dokunursan! Kılına zarar gelsin yaşatmam seni, bırak onu!" diye bağırdım. Tek yapabildiğim bağırmaktı zaten...
Sesleri git gide azalırken kapının önünden ayrılıp yatağımın yanına çöktüm. Bu ailede tek baş kaldıran bendim. Babamın ve annemin yaptıklarını, söylediklerini kendime yediremezdim. Ablam Asya boyun eğendi, onu ben korurdum hep. Bu hayatında yediği beşinci tokat falandır. Yani ben kendimi bildiğim günden beri.
Genelde ben onun suçlarını üstlendiğim için o bir tokat yemesin diye ben beş tokat yerdim. Bu konuda kötü hissetmiyorum, yine olsa yine yapardım. Ama her onu kurtaramadığımda kalbim parçalanıyordu. Sanki ben Asya'nın ablası gibiydim ama ikimizde bundan şikayetçi değildik. Yani Ablam şikayetçiydi ama bana az vurduğunu söyleyip ikna ediyorum.
Yatağın üstüne çıktım ve yorganı kafama kadar çektim. Kabus görmemek için dua ederek uyumaya çalıştım. Uyku benim için en iyi ilaç gibiydi ama bunun gibi olayların sonunda uyuduğumda kabus görürdüm. Çok can sıkıcı.
•••
Agagagaga böyle bölüm olmaz olsun. Yazarken sinirlerim bozuldu yemin ederim.
Bu arada yeni karakter kilidi açıldıııı. Pera'nın ablası Asya'yı çok fazla görmeyeceksiniz, sadece can alıcı bir yerde hayal edebilmeniz için rasgele bir model bırakıyorumm! Karşınızda Asya Korkmaz!!!
(Rose Calloway)
Peki Pera ve Asya'nın modellerinin gerçek hayatta da kardeş olması... (人 •͈ᴗ•͈)
Oy verirseniz sevinirimm
Seviliyorsunuz<333
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bal | Yarı Texting
القصة القصيرة!DİKKAT! Bu hikaye sadece başlarında texting olacak, ondan sonra kısa bölümler olarak devam edecektir. Şimdiden okuyanlara teşekkür ederimm oylarsanız çok mutlu olurum <333