Oy ve yorum atmayı unutmayın, iyi okumalar♡
Ne oluyordu bilmiyorum ancak bedenim sarsılıyordu. Gözlerimi yavaşça ayırarak etrafa bakmaya çalıştığımda birisinin beni taşıdığını yeni fark ettim.
"Uyandın mı sonunda?"
Tanıdık bir ses duydum. Bir süre sonra sesin Tunç'a ait olduğunu anladım. Ellerim boynunda onun bir eli bacaklarımı diğer eli sırtımı tutarak beni öyle taşıyordu. Başımı kaldırarak ona baktım.
"Diğerleri nerede?"
Sorduğum soru ile etrafa bakabilmeyi akıl etmiştim. Dışarısı karanlık fakat evin lambaları ile aydınlanan yolda ilerliyordu. Bana cevap vermedi fakat büyük evin girişinde durduğunda kucağından indim. Etrafı demir korkuluklarla kaplı evin girişinde kapıda iki tane koruma vardı.
Korumalar bizi görünce biraz geriye çekildiler ve önden Tunç içeri girdi, arkasından da ben. Önden yürürken tekrar konuştum.
"Soruma cevap vermeyecek misin? Diğerleri nerede ve biz neredeyiz?"
Tekrar cevap vermediğinde durdum. O hâlâ ilerledi ve kapıda durup arkasını döndü. Gözlerimin içine bakarak derin bir nefes çekti.
"İstanbul'a geldik. Diğerleri de çatışma için plan yapmaya gittiler, gelecekler."
Kaşlarım çatıldı.
"Ankara'ya gitmeyecek miydik? Ne ara İstanbul'a geldik ve ayrıca biz niye o planda değiliz? Biz de gitmeyecek miyiz o çatışmaya?" Ona fırsat tanımadan sorular sorduğum için başını homurdanarak iki yana salladı ve kapının kilidini açarak beni beklemeden içeri girdi.
Sabır çekerek bende arkasından girdim ve kapıyı kapattım.
Fazla gösterişli evi gözlerimle kolaçan ettim. Siyah beyaz karışımı mutfak ve salonla birleşmiş tam yan tarafında ise cam merdiven vardı. Merdiven yukarı çıkarken yukarıda üçe ayrılan koridor gördüm.
Birisi dümdüz, diğeri sol, diğeri ise sağa doğru gidiyordu.
Gösterişli avizeler ile birlikte bir şatoda olduğumuzu zannetmiştim. Tunç salona doğru ilerledi ve geniş koltukların birisine kendini attı.
Bir adım attığımda daha iyi görebilmiştim.
Tam ortada camdan yapılan yuvarlak masanın çevresini siyah koltuklar kaplıyordu.
Karşımda bahçeye açılan büyük cam kapı vardı. Çaprazımda büyük bir TV ve onun yanındaki ufak yerde bir şarap koleksiyonu.
Eve siyah rengi fazla hakimdi. Bu benim için sorun değildi, siyah en sevdiğim renkti. Bende tam karşısındani koltuğa oturarak ona baktım.
"Cevap?" diye sordum.
Elindeki büyük tablet ile uğraşıyordu. Derin bir nefes vererek sonunda konuşmayı akıl edebildi.
"Patron ve diğerleri olay yerini incelemeye gittiler. Oradan sonra bir kaç bilgi ile beraber gelecekler. Herkesin bir görevi olacak ve bu görevi sana şimdi ben anlatacağım bu yüzden beni dinlesen iyi edersin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbim Senin Eserin
Teen FictionBeni o gece yalnız bıraktığın için seni affetmiyorum anne. Her gece seni o kapıda bıraktığın yerde bekledim. Kış günüydü, yağmur yağıyordu ve ben işte o gün soğuktan, yağmurdan nefret ettim. Neden mi? Çünkü buna sen sebep oldun. Yıllar sonra iyilişm...