Herkese iyi okumalar oy ve yorum atmayı unutmayın! ★
Gözlerim gün ışığının odama sızan cam sayesinde açılmak zorunda kaldı. Birkaç kez kırpıştırarak açtığım gözlerim bir süre etrafı bulanık gördü ama yavaş yavaş alışınca artık etraf net gözüküyordu. Bacaklarımı yatağın dışına atarak üzerimde ne ara örtüldüğünü bilmediğim battaniyeyi kenara atıp yatakta oturur pozisyona geldim.
Yataktan kalkarak banyonun kapısına gittim. Kapıyı açıp hemen elimi yüzümü soğuk su ile ayılmak için defalarca yıkadım. Dün yeterince uyumuştum ama üzerimdeki bu yorgunluğun nedenini tam olarak algılayamamıştım. Yüzümü yıkadıktan sonra askılıktaki beyaz el havlusu ile sildim ve aynaya baktım. Göz altlarım fazla uyumaktan şişmişti ancak fazla da belli olmuyordu. Dudaklarım kurumuş saçlarım birbirine girmişti.
Ben ne zaman normal uyanabilecektim? Daha fazla kendime bakmadan banyodan çıktım ve odadaki makyaj komodinin önündeki sandalyeye oturdum. Komodinin üzerindeki saç fırçasını alarak turuncumsu saçlarımı yumuşak sayılacak şekilde acıtmadan taradım. Saçımı taradıktan sonra salık bırakmayı tercih ettim. Gözüme bir tane nemlendirici kremi kestirince onu aldım ve yüzümün üç noktasına sürdüm. Sürdüğüm kremi yaydıktan sonra aynaya baktım. Yüzüm birazda olsa canlanmış gibiydi. Bileğimdeki sargı hâlâ sımsıkı duruyordu. Sandalyeden kalkarak üzerime baktım. Kıyafetlerimi daha dün giymiştim ama yine de değiştirmek istedim.
Kıyafet dolabına doğru gittim ve kapağı açarak içerisinden kıyafet seçmeye çalıştım. Üzerime beyaz balıkçı yaka yumuşak bir kazak seçerek sadece üstümü değiştirdim altımdaki siyah taytımı çıkarmak istemedim. Hazır olduğumda odamın kapısını açarak odadan çıktım ve koridora adımımı attım. Kapıyı kapatarak koridorda merdivenlere doğru ilerledim. Aşağıya baktığımda sadece "patronumu" göreceğimi tahmin etmiştim ama yanılmışım.
Bir tek Kısaç değil tanımadığım yüzlerde salonda oturuyordu. Sadece Ayda ve Tuğçe'yi etrafta görememiştim. Yüzlerin hepsine baktım. Dört tane tanımadığım erkek Kısaç'ın yanında oturuyor hepsi gülerek konuşuyor ve sohbet ediyorlardı. Kaşlarım merakla çatıldı ve aşağı inip inmemek arasında kaldım. Tam arkamı dönmüş odalara bakmaya gideceğimde arkamdan onun sesini duydum.
"Günaydın çaylak. Patrona bir günaydın demek yok mu?" Alaycı sesini duymam ile sinirlerimin havaya kalkması bir oldu. Sinirimin yatışması için derin bir nefes verdim, dişlerimi sıkarak topuğumun üzerinde döndüm ve bakışlarımı oraya çevirdim. Karşımdaki koltuğa yayılmış büyük bir alayla beni izliyordu. Böyle söylemesi ile bütün bakışlar bana dönmüştü. Onun yanında oturan esmer çocuk kaşlarını kaldırdı. Karşısındaki koltukta oturan diğer üç kişide arkalarını dönüp bana baktılar.
Onlara bakmadan direkt Kısaç'a baktım. Delici bakışlarım onun bana alayla bakan bakışları karşısında sanki bir hiçti.
Yalandan gülümseyerek "Günaydın patron." Sonra dünkü yaptığım şerefsizlik aklıma gelince yalan olan gülümsemem sinsi bir sırıtışa döndü. "Umarım dün gece yağan yağmurdan dolayı çok ıslanmamışsınızdır? Sonra hasta olursunuz falan." dedim alayla. Bakışları değişmedi aksine daha da eğlenmiş gibi sırıtması genişledi. Bakışlarım diğerlerine kaydığında bana yürek yemişsin der gibi bakıyorlardı.
Onları umursamayarak aşağıya doğru merdivenlerden indim. Mutfağa doğru giderek buzdolabını açtım ve soğuk su şişesini gördüm.
"Ayda ve Tuğçe nerede?" diye sorarken soğuk suyu alarak kapağını kapattım. Sonra ise tezgahın üzerindeki dolaptan bir tane su bardağı alarak suyu bardağa doldurdum. Ben bunları yaparken sorumu cevapladı. "Barış'ın durumunu öğrenmek için hastaneye gittiler. Gelirlerken fırından da simit falan alacaklar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbim Senin Eserin
Novela JuvenilBeni o gece yalnız bıraktığın için seni affetmiyorum anne. Her gece seni o kapıda bıraktığın yerde bekledim. Kış günüydü, yağmur yağıyordu ve ben işte o gün soğuktan, yağmurdan nefret ettim. Neden mi? Çünkü buna sen sebep oldun. Yıllar sonra iyilişm...