17' Kimsin Sen?

6.7K 267 106
                                    

Uzun bir bölüm ile karşınızdayım kaos ve romantizmin olduğu bir bölüm oldu umarım seversiniz

Uzun bölüm istiyordunuz, ben bölümü yazdım şimdi yorum yazma sırası da sizde

Pamuk klavyeler yoruma

Sabah keyifli keyifli yatarken birden kalın perdelerin çekilmesi ile gözüme rahatsız gün ışığının girmesi uykumu suistimal etmişti, ama hala uykuya dalmak için bir şansım olduğundan arkamı döndüğümde bu sefer de Alp'in sesi uyumamı engelledi. "Hadi kalk uykucu, saat kaç oldu."

Bağıra bağıra konuşması kaşlarımı çatmama sebep olurken yan taraftaki yastığı da alıp sarılarak rahat bir pozisyona girmeye çalıştım, acilen tekrar uykuya dalmak lazımdı. Tabii bu çabam Alp'in yastığımı çekiştirmesi ile son bulmuştu. "Alp bırakır mısın yastığımı ya?!"

"Teorik olarak senin değil benim yastığım." Açıkçası şuan teorik meorik asla ilgimi çekmediğinden çaresizlikle gözlerimi açmadan uykuya dalmaya çalışıyordum. "İnanır mısın beni ilgilendirmiyor. Hem sabah sabah pat diye odaya dalınır mı ya?"

"Pat diye odaya dalmadım, kırk kere de seslendim önce, ama bunların seni uyandırmayacağını bildiğim için son kozumu oynadım. Ayrıca da oda benim olmasına rağmen pat diye dalacak kadar da salak değilim, Eylül yanından kalkıp aşağı geldiğinde içeriye girmenin sorun olup olmayacağını sordum." Sabah sabah bu kadar uzun konuşması gerekiyor muydu cidden? Sadece sanane benim odam dese de okeydim. Uykunun içine sıçmasına gerek yoktu yani.

"Alp, sabah sabah bu kadar konuşurken yorulmadın mı, ayrıca senden rahatsız olacağımı veya çekineceğimi düşünüyorsan yanılıyorsun, ve saçmalıyorsun." Bunları söyledikten sonra gözlerimi açıp doğrulduğumda Alp'te tek dizinin üzerine yatağın kenarına oturmuştu.

"Bilemiyorum artık, sağın solun belli olmuyor malum." Taş attığı olay basbaya belliydi, bacağımı tutmasından bahsediyordu. Ama bir türlü anlamıyordu benim asıl rahatsızlığımı. Ve görünen o ki bu konu daha çok önüme ısıtılıp konulacaktı. "Sağım da solum da belli, ve sen rahatsız olacağım son kişi bile değilsin." Söylediğim şey onu ikna etmişe benzemese de oturduğu yerden kalkıp ellerini birbirine vurdu.

"Herneyse, hadi kalkta kahvaltıya inelim." Bu konuyu geçiştirsin istemiyordum, bana karşı şüpheli olsun hiç istemiyordum. Çünkü Alp benim için fazlasıyla değerli birisiydi, aramızda şüpheye dayalı hiçbir şey olmamalıydı.

Alp kapıdan geçecekken çarçabuk üzerimdeki yorganı itip ayağa kalkmıştım. İlerleyin Alp'in kolunu tuttuğumda ise Alp'in yeşil gözleri sorgular bir şekilde bakıyordu. "Bak Alp, ben seninle aramda olan hiçbir şeyi geçiştirmek istemiyorum, o yüzden sende geçiştirme ve aklında ne varsa sor."

"Benim geçiştirdiğim bir şey yok, bu bunu konuşmak için doğru zaman değil, hiç öyle bakma gerçekten değil, ama zamanı gelecek, ve o zaman bir şüphe kalmayacak." Söylediği şeyler ile kaşlarımı kaldırıp emin mısın dercesine ona baktım. O ise parmakları ile burnumu sıkıştırdı. "Gayet eminim, ben aşağı iniyorum ve sende hemen üzerini giyinip geliyorsun." Konuşması bittiği gibi kapıdan çıkıp kapıyı da çekmişti. Bu gizemli halleri beni merak ettiriyordu, ama açıkçası şuan onu düşünmek yerine karnımı düşünüyordum.

Odanın içerisine ilerlediğimde dünkü kıyafetlerimi giymeyi planlarken yatağın yanındaki komodinin üzerinde Alp'in tahminen beni uyandırırken bıraktığı temiz kıyafetleri görünce yüzümde sıcak bir gülümseme oluşmuştu.

Elimle kıyafetleri kaldırdığımda, birisinin eşofman birisinin de boğazlı kazak olduğunu gördüm. Altımdaki taytı çıkartıp getirdiği eşofmanı bacaklarımdan geçirirken, getirdiği kazak yerine odasındaki tekli koltuklardan birinde olan katlanmış beyaz tişörtü aldım elime, gayet güzeldi.

Ablamın Arkadaşı | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin