Tiyatro kulübüyle az çok kaynaştığımı düşünüyordum ve bu beni büyük oranda mutlu ediyordu. Artık daha çok onlardan biri gibiydim.
Hava çoktan kararmıştı ve hepimiz gitmek için hazırlanıyorduk. Dudu abisi ile gidecekti. Ekrem ise motoruyla. Ayperi kendi gideceğini söylemişti, aynı şekilde ben de. Tuğba ile Fırat ise kimsenin şaşırmayacağı şekilde birlikte gidecekti.
Yolda ilerlerken Görkem hafifçe koluma dokundu. Gün içinde ne kadar az konuştuysak onun onlarca katı kadar göz teması kurmuştuk. "Seni eve ben bırakayım." dedi yavaşça.
Diğerleri çoktan uzaklaşmaya başlamıştı. Arkalarında kalmıştık. Görkem'e döndüm. "Teşekkür ederim, kendim hallederim."
"İzin ver Ada, ben bırakayım."
"Görkem."
"Ada." dedi harfleri uzatarak.
Onu başımla onayladım. Görkem sırıttı ve ellerini ağzının kenarına koyarak, "Hey çocuklar," diye bağırdı. Grup bize döndü. "Ben Ada'yı bırakıyorum. Size iyi geceler." dedi Görkem.
Ayperi'nin somurtkan ifadesi dışında hepsi bizi onaylamıştı. Görkem ile yolun sonundaki beyaz arabasına bindik. Koltuğa iyice yaslandım ve emniyet kemerimi taktım. Görkem'in beni kontrol ettiğini görmüştüm.
Ne tatlı.
Camı açarak cebimden bir sigara çıkardım. Ona evimi tarif etmiştim. Yolda son sürat gitmeye başladı.
Bir süre sessizliğin ardından, "Biliyor musun," diye mırıldandım. "Ayperi senden hoşlanıyor."
Görkem'in kaşları kalktı ve gözü birkaç saniyeliğine bana döndü. Bunu bilmemesinin imkanı olmadığını sanıyordum. "Fark etmedim."
Net bir cevap.
"Aslında baya belli ediyor. Beni bırakmandan da memnun olmadı."
"Olabilir."
Yandan bir bakış attım. "Yani hiç umurunda olmadı." dedim soru sorarcasına.
"İlgimi çekmedi, evet." Gözleri sigarama kaydığında yüzünü buruşturdu. "O sağlıksız şeyi içmemelisin."
"Bunu sigara içen birine söylemek etkisiz tokat gibi."
"Yine de şansımı deniyorum." Boğazını temizledi ve ben konuşacağını sandığımda aksini yaptı, arabayı sağa çekti. Şaşkınlıkla bakakaldım. "Sigarayı at." dedi Görkem, yumuşak bir tonla.
"Anlamadım?"
"Sigarayı at."
"Atmazsam arabadan mı atacaksın?"
"Saçmalama Ada da sigarayı at."
"İniyorum o zaman."
"Ada," diyerek güldü. "Daha güzel bir şey var."
Söylediğini yaparak sigarayı attım ama bundan kesinlikle memnun değildim ve yüzümdeki onaylamaz ifade bütün hisleri önüme seriyordu.
Görkem bana doğru eğildiğinde kalbim yanmaya başladı. Karnımda binlerce kelebek dedikleri zırvalık uçuyor olmalıydı, bu feci ağrı yapmıştı.
Torpido gözüne eğildiğinde ensesini ve saçlarının karışıklığını seçebiliyordum. O kadar yumuşak ve güzel görünüyordu ki dokunmak istiyordum.
Geriye çekilirken onun kokusunu alabilmeyi başarmıştım. Sonsuza kadar unutmak istemeyeceğim bir kokuydu bu.
Tarçın gibi kokuyordu. Ve belki biraz... vanilyalı kahve.
O çekildiğinde açık torpido gözüne bakakaldım. Onlarca ve her tattan oluşan lolipoplar. İstemsizce küçük bir kahkaha attığımda ilk defa şeker gören küçük bir çocuk gibiydim. Yerimde zıplamak istiyordum.
Görkem halimi görünce gülmeye başladığında arabanın içini gülüşmelerimiz doldurdu.
"İstediğini beğen ve ye," dedi. "O sağlıksız şeylerden daha iyidir."
"Şeker de sağlıksız."
"En azından aromalı sağlıksız."
Aromalı sağlıksız... Bundan itibaren şekerleri böyle tanımlamalıydım.
Lolipopları karıştırarak istediğimi seçmeye koyuldum. En son karpuzlu ve kolalı arasında kalmıştım ve ikisi arasında seçim yapmak her zaman zor olurdu.
Elim kolalı lolipopa geldiğinde gülümsedim. "Biliyor musun, babam bana bir keresinde tilkinin hikayesini anlatmıştı."
Kolalı lolipopu bıraktım ve karpuzluyu seçtim. Ambalajını atarak ağzıma aldım.
"Tilkinin hikayesi mi? Nedir o?"
"Tilki, küçük bir çocukmuş ve en sevdiği şey kolalı lolipopmuş," diyerek anlatmaya giriştim. "10. yaş gününe kadar haftada birkaç kere kolalı lolipop yermiş."
"Sonra?" dedi Görkem. Oldukça ilgi ve merakla beni dinliyordu.
"O yaş gününden sonra bir daha lolipop yiyememiş. Sebebini ise bilmiyorum. Kimse bilmiyormuş çünkü tilkinin sırları onların en derinlerinde bulunurmuş." Derin bir nefes aldım. Şekerin ağzımın içinde eridiğini hissedebiliyordum. "Sonra on yıllar sonra hayatında son kez lolipop yiyebilmiş."
"O ne zamanmış peki?"
"Aşık olduğu kızla yemiş."
Görkem hüzünle gülümsedi. "Gerçekten mi, sonra? Evlenmişler falan mı?"
"Hayır. Yolları ayrılmış. Kız tilkinin hep onu bulmasını beklemiş."
"Bulmuş mu?"
Arkama yaslandım ve derin bir nefes bıraktım. "Bilmiyorum. Hikaye burada bitiyor."
"Gördüğüm en kısa ve yarım hikayeydi."
"Duyduğun." dedim ve ikimiz de söylediğime hafifçe güldük.
Evimin önüne geldiğinde ikimiz de duraksadık. Birkaç saniye boyunca arabada bekledim ve çıkmadım. Görkem de çıkmamı istemiyor gibi kıpırdamıyordu.
"Ada."
"Görkem."
İkimiz de aynı anda isimlerimizi söylemiştik. Şaşkınlıkla gülümsedik.
"Sen söyle," dedi Görkem.
"Sadece, teşekkür etmek istedim. Güzel bir gündü."
Görkem can alıcı bir şekilde gülümsedi. Gözleri parlıyordu. "İçinde sen olduğunda güzel."
Gülümsedim ve birkaç dakika boyunca arabada beklemeye devam ettim. Ardından boğazımı temizleyerek kapıyı açtım. Ona döndüm.
"Sonra görüşürüz."
"Görüşürüz."
Evimin önüne kadar geldiğimde arabanın camından Görkem'in bağırma sesini işittim. Adımı sesleniyordu.
"Bence," dedi ona döndüğümde. Rüzgar saçlarımı savuruyordu. "Tilki o kızı bulmuştur."
Burukça gülümsedim ve arkamı dönerek kapıyı açtım.
Umarım bulmuştur.
❄️
Bölümü nasıl buldunuz?
Instagram: denizkizinin.guncesi
Deniz kızının satırlarından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAR TANESİ | Texting
Teen FictionGörkem: Keşke geçmişe gidip o ağlayan küçük kıza sımsıkı sarılabilsem. Ada: Geçti zaten. Görkem: Ama izi kalır, Ada. Görkem: İzler hep kalır.