Üstgeçite gittiğimde Görkem'i mavi kapşonlusuyla arabaları seyrederken gördüm. Nefes nefese kalmıştım ve içimde tarifi imkansız hisler vardı, düşünce girdabını yakalayamıyordum.
Aynı anda deli gibi gergin ve hiç olmadığı kadar mutlu hissediyordum. Sadece ona koşsam ve beni tutsa, derin bir nefes alır ardından kahkahalara boğulurdum.
"Görkem." diye mırıldandım.
Anında arkasını döndü. Ellerini yumruk yapıp sıkıyordu, yüzünde aptal bir sırıtış vardı. O da benim hissettiklerimi hissediyor olmalıydı. Bizim arafımız yine bizdik.
"Kar tanesi," diye mırıldandı. Gözlerinin güzelliği ve o yumuşak dudakları tekrar aklımı kurcalıyordu. "Gel, dedin."
"Gel dedim," diye onu onayladım. "Ve geldin."
Terleyen avuçlarımı pantolunuma yasladım. Rüzgar sayesinde yüzüme düşen saçlarım önümü kapatıyordu ama umurumda değildi. O an için sadece onu görmem yeterli olacaktı.
Bana doğru bir adım attı.
Ona doğru bir adım attım.
Adımlarımız hızlandı, ve karşı karşıya geldiğimizde bütün prenseslerin beklediği ama benim hiç yaşayamayacağımı sandığım o son bizi buldu.
Dudaklarımızı birbirine değdi. Tutkulu bir öpücüktü, yumuşak ama sert. Uzun bir bekleyiş ve nihayetinde devasa bir buluşma.
Geriye çekildiğimizde alnını alnıma yasladı. Nefes nefeseydik. Göğüslerimiz birbirine çarpıyordu.
"Dudakların Ada," diye mırıldandı. Sert sesinin fısıltıya dönüşerek kulağıma çarpması karnımı ağrıtıyordu. Kelebekler ve kelebekler. "Cennetin çağrısı gibi. Sanki sen," Dili yavaşça dudaklarında gezindi. Söyleyeceği kelimeyi arıyor olmalıydı. "Meleksin. Kanatların var, gökyüzünün kızısın. Beni çağırıyorsun. Cennete, senin olmaya. Ve," Kulağıma eğildi. "Hiçbir melek bir günaha bu kadar güzel çağırmamıştır."
Kalbim atmayı bıraktı, tekrar ritmine kavuştuğunda onun adını sayıkladığına emindim.
"Sözlerin o kadar güzel ki," Ne diyeceğimi bulmak için dakikalarımı harcamıştık. "Üstüne ne söyleyeceğimi bilmiyorum."
Parmaklarını parmaklarımın arasından geçirdi. Ellerimiz birbiri ardındaki boşlukları kapattı. "Bir şey söylemene gerek yok. Sadece ellerimi bırakma."
"Bırakmam." diye fısıldadım. "Yani artık," Gülmeye başladım. "Birlikte miyiz?"
"Birlikteyiz."
Geriye çekildiğimizde ellerimizi bırakmamıştık. Birbirimize sıkıca sarıldık. Yüzümü boynuna gömdüm.
"Gel demem yeterli olacak mıydı sahiden?" dedim.
"Senin gel demen benim için ömre bedel."
Kol kola girerek yürümeye başladığımızda bu hissin doğru olduğunu biliyordum. Güzeldi. Hoştu. Uygunsuz değildi. İçimden geliyordu.
"Demek ki," dedim dudaklarımı büzerek. "Dudu haklıymış."
Kaşları kalktı ve gülümserken kırışan alnını seyrettim. "Dudu ile dedikodumu mu yaptın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAR TANESİ | Texting
Teen FictionGörkem: Keşke geçmişe gidip o ağlayan küçük kıza sımsıkı sarılabilsem. Ada: Geçti zaten. Görkem: Ama izi kalır, Ada. Görkem: İzler hep kalır.