Bankta oturmuş Dudu'yu bekliyordum. Hava soğuktu, deli gibi soğuktu hem de. Ama yeterince acı çekiyorsanız o soğukluğu hissetmezdiniz. Ve ben yeterince acı çektiğimi biliyordum. Hayatımda güzel giden tek şey ise Görkem'e karşı duyduğum sıcak hislerdi.
"Selam."
Sağa döndüm. Kızarık gözlerle beni izleyen Dudu'ya baktım. Ağlamıştı. Yanıma oturdu ve gözlerinden bir yaş daha süzüldü. Hâlâ ağlıyordu.
Elimi yavaşça omzuna koydum. "Anlatmak ister misin?"
Cebindeki peçeteyi çıkartıp göz yaşlarını silerken başıyla onayladı.
"Beni almaya gelecekti, sonra bir işi çıktığını söyledi." Tane tane konuşmaya başladığında bütün dikkatimi ona verdim. "Ben ne olduğunu sorguladım ama sürekli geçiştirdi. Çok aptalım," dedi kendine kızarak.
"Hayır, aptal değilsin Dudu."
"Bütün gece mesajıma bakmadı. Saat 3 sularında arkadaşım gittiği bir barda onu ve kızı görmüş. Sarmaş dolaş. Anladın sen," Omuzları düştüğünde saklanmak ister gibi elleriyle yüzünü kapattı ve hıçkıra hıçkıra ağladı.
Ellerini yüzünden çektim ve ona sıkıca sarıldım. Aynı şekilde bana karşılık verdiğinde dakikalarca ağladı. Ağlaması yavaşlayana kadar bekledim. Geriye çekildiğimde göz yaşlarını sildim.
"Onun yaptığı tamamen karaktersizlik. Ve sen aptal değilsin, Dudu. İnsan sevdiklerinden şüphelenmez. Ona güvendiğin için kendine kızmamalısın. Asıl o güven kadar saf bir duyguyu koruyamadığı için kendine kızmalı."
Masum gözleriyle konuştu. "Ya yetersizsem?"
"Hayır. Asla yetersiz değilsin. Bu kesinlikle bir yetersizlik meselesi değil. Tamamen karakter meselesi."
Sözlerimi bir süre düşündü ve başıyla onayladı. Haklı olduğum kanısına varmış olmalıydı ki sakin görünüyordu.
Dakikalarca siyah gecenin içine karışan denizi seyrettik. Dalgaları her zaman kıyıya vuruyor ama ötesine gidemiyordu.
Yarım saati geçtiğimizde Dudu bana döndü. "Görkem'le aranda bir şey mi var?"
Sorusu karşısında afallamıştım ve ne yapacağımı bilemiyordum. İçimdekileri olduğu gibi söylemeye karar verdim.
"Ondan hoşlanıyorum."
Gözleri ışıldadı. "O da senden hoşlanıyorum."
"Biliyorum."
"O zaman ne duruyorsun?"
"Nasıl yani?"
"Git kapısına dayan. Seni seviyorum diye bağır."
Bir süre ikimiz de söylediğine güldük. Kolunu dürttüm. "Öyle kolay değil. Hem, ne yapacağımı, nasıl tepki vereceğimi veya nereden başlayacağımı bilmiyorum."
Düşünerek denizi izledi. Tekrar konuşmaya başladığında boynumdaki kolyeyle oynuyordum. "Görkem de ne yapacağını bilemiyor."
"Biliyor musun," diyerek sıkıntıyla ofladım. "Keşke sevgi her şeye yetse."
"Biliyor musun," dedi beni taklit ederek. "Asıl sevgi hiçbir şeye yetmiyor."
"Sanırım haklısın."
"Bak ne diyeceğim," Ona döndüğümde oldukça heyecanlı görünüyordu. "Sen sadece Görkem'e gel desen bile o sana koşa koşa gelir. Senden beklediği şey bir adım bile değil. Sadece bir söz, bir bakış, bir gülüş... Onu sana koşmaya itecek en ufak bir şey."
Ayağa kalktığında tekrar gülümsedi ve bana sımsıkı sarıldı. "Sonra görüşürüz." dediğinde gülümsedim ve gidişini izledim.
Söylediklerinde haklıydı ve bunu kesinlikle aklıma not etmiştim.
❄️
Kar tanesi 1k olmuş! Bu beni çok mutlu etti ve sevindirdi. Okuyan herkese teşekkür ederim. Bolca kalp 🤍
Ve size bir detay vereceğim. Ada tiyatro kulübüyle yakınlaştıkça onları rehberine kaydediyor. Sırayla.
Detaylar detaylar.
Instagram: denizkizinin.guncesi
Deniz kızının satırlarından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAR TANESİ | Texting
Teen FictionGörkem: Keşke geçmişe gidip o ağlayan küçük kıza sımsıkı sarılabilsem. Ada: Geçti zaten. Görkem: Ama izi kalır, Ada. Görkem: İzler hep kalır.