Keyifli okumalar dilerim...
🪄🪄🪄
21 Ekim 1998
Kerem Aktürkoğlu'nun doğum tarihi.Ne güzel bir aileye doğmuştu öyle küçük Kerem. Onu çok seven, koruyan abileri vardı. Her akşam masalını eksik etmeyen annesi, daha oğlunun o an büyük bir topçu olacağını fark eden bir babası.
Güzeldi küçük keremin ailesi...
Çoğu insanın sahip olamayacağı kadar güzel...
Ama öyle ki her güzel şeyin bir sonu da vardı. Tıpkı küçük adamın ailesi gibi...
12 kasım 1999
Tüm Türkiye'yi kavuran büyük deprem.Kayıtlara geçen 845 ölü
2678 yaralı
Ve binlerce evsizBüyük deprem aktürkoğlu ailesini de vurmuştu.Aktürkoğlu ailesi maalesef ki 845 ölüden biriydiler.**
Mucize çocuktu Kerem. Günlerce bebek haliyle molozların altında kalmıştı. Nasıl oldu diye sormayın. Çünkü uzmanlar dahi açıklayamamıştı bu durumu...
Ne diyorduk. Mucize çocuk. Onu mucizeleri arasında tanımıştı tüm Türkiye. 7 yaşındaki Altay da buna dahildi.
Yıllar geçmişti bunların üzerinden. Kerem Aktürkoğlu büyümüştü. Yurtlarda az sürünmemişti. Hocalarından az dayak yememişti. Ama büyümüştü işte.
Büyüyorduk öyle değil mi? Yaşadığımız onlarca acıya, çileye, güzelliğe rağmen hayatın zorlukları ve zıtlıkları eşliğinde büyüyorduk. Hayat denen sınavı bir bir geçiyorduk. Kimimiz daha başında pes ediyordu. Kimimiz ise inatçıydı. Ne olursa olsun bırakmıyorlardı hayatı.
Mucize çocuk da bırakmamıştı. Her bulduğu umuda tutunmuş, sevecenliğini asla kaybetmemişti. Ama her insan gibi onun da hayattan beklentileri vardı . Saçını okşayan bir anne, onu koruyan abileri ve en önemlisi her daim onun yanında olucak bir baba en başında gelirdi.
Yoktular. Olamazdılar.
Onların acıtıcı yokluğu yetmezmiş gibi ilgi-sevgi-saygı da yoktu. İnsan ilgiye muhtaç bir varlıktı. Kerem Aktürkoğlu 18 yıllık ömründe hatırlayamadığı o bir yıl içinde görmüştü bütün ,ilgiyi, sevgiyi, saygıyı.
Ötesi yoktu. Olmamıştı.
Bir tek Barışı vardı. Onun bu hayatta sadece barışı vardı. Ta ki Altay Bayındır'a kadar.
Altay Bayındır, Kerem Aktürkoğlu'nun hayatına girdiği andan itibaren kargaşa vardı. Ve iki tarafında itiraf edemediği gibi zarar. Altay Bayındır Kerem Aktürkoğluna zarar veriyordu. İlk karşılaşmalarından itibaren hemde.
İlk karşılaşma demişken Ferdi'nin organize ettiği o lanetli geceden bahsediyorum. Barışın herkesi mutlu edecek buluşma olduğuna inandığı, İsmail'in yıllar sonra küçük prensini bulduğunu sandığı, Halil'in tekrar bir şansı olduğuna inandığı o gece.
Herkes emindi. Asla kötü birşey olmayacaktı. Kerem hariç. Hissetmişti. İçinde bir yerde o acıyı hissetmişti. Ama kıyamamıştı Barışına. Dedim ya; onun bu hayatta bir tek Barış Alperi vardı.
Asla demişti Ferdi o gece öncesi Arda'ya
"Asla hiçbir şey kötü gitmeyecek"
Arda'nın ise tek karşılığı
"Asla Asla Deme" olmuştu
Böyle başlamıştı keremin gecesi ve laneti. Biticek miydi bilinmezdi. Lakin o gecenin büyük bir başlangıç olduğu ortadaydı
Kısa ve çok bölüm. Oldukça mantıklı bence
Lütfen yorum atın. Fikirlerinizi benim için oldukça önemli.
Sizce diğer bölüm neler olucak? Siz ne olmasını istersiniz?
Bu bölümde daha çok Keremi onun yaşamını anlatmak istedim. Umarım duyguyu güzel geçirebilmişimdir.
Siz hangi takımlısınız bilmem ama ben Galatasaraylıyım. Doğduğumdan beri hemde. Ve şunu söylemeliyim ki -özellikle son maç- üstümüze gelindiğini düşünüyorum. Keremin gerçekte ne kadar iyi bir insan olduğu aşikar. Böyle bir adam bile sinirlerip hakkını savunmaya kalkıyorsa işin içinde birşey vardır.
Umarım güzel bir bölüm olmuştur. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere
🪄🪄
ŞİMDİ OKUDUĞUN
?ASLA-ASLA-DEME¿
RomanceBu bir Alker kitabıdır. Yazar değilim, büyük bir beklentiniz olmasın. Başladığım tarihi hatırlamıyorum. Altay Bayındır Kerem Aktürkoğluna zarar veriyordu. Ama ikiside bu zararın farkında olamayacak kadar aşk sarhoşuydu. İlk deneyim. Umarım güzel bir...