Babasının izinden gitmeye çalışırken tahmin ettiğinden de yalnız olmuştu Leyla. Kafası iyi çalışırdı ancak genellikle kullanmayı tercih etmezdi. DEHB'si de bu duruma tuz biberdi.
Bir de Kıdemli Üsteğmen Yağız Türkmâni'si.
Adam her şeyi zaten bin kı...
Zayn Malik'le ilgili çok garip hayran kurgular okuyorum 2015'teki halim çığlık atardı bunları okusaydı. Siz okumayın.
Haram.
Onun dışında yorum yapın. Fotograftaki Yiğit tam olarak kafamda canlanan adam, Matthew Noszka. (Ruslara benziyo ve yazarların da Rus fetisi olabilir)
Yorum yapın 🔪
bölüm sonunda görüşürüz.
×××××
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
×××××
Ülkenin batısındaki halkın evlerin içinde tişörtle gezdiği vakitlerde, doğu bilek boyu kardı. Deniz seviyesinden yüksek olması da bir sebepken Mahir Timinde üşümeyen tek bir Allah'ın kulu yoktu.
Kar durmuş, soğuğunu çekmemişti.
Aylin'i kollarının arasına aldı Hüseyin birden bire. "Ne yapıyorsun lan? Biri görecek." diye azar çekti Üsteğmen. Daha da sıktı Hüseyin onu. "Kim ne diyebilir gülüm?"
Kimseye tek kelime ettirmezdi Hüseyin. Yumuşak huyluydu ama sert çizgileri vardı. Aylin'i huzursuz etmeyecek her şeye eyvallah diyebilirdi ancak konu kadına geldiğinde kimsenin haddi değildi bir şey söylemek. Söyletmezdi.
"Görevdeyken sırnaşmamanı emretmedim mi ben sana? Tutanak tutturacaksın illa kendine."
Uzunca bastırdı dudaklarını Aylin'in saçlarına. Güzel bir öpücük kondurup ohlayarak çekti kendini. "Ne güzel kokuyorsun öyle sen, kara gözlüm."
Alayla güldü Aylin. "Leş gibi ter kokuyoruz Hüseyin."
Doğruydu. Tüm tim 3 haftadır duş almamıştı. Leş gibi ter, bir de leş kokuyorlardı. Yine de inadına daha çok bastırdı burnunu Aylin'in saçlarına. Romantik bir adam değildi. Diyarbakır'ın ara sokaklarında büyümüş, çocukluğunu klişe serseriliklerle geçiren, hafif keko bir adamdı.
Hepsi gibi genç delikanlıydı işte.
Genç hissetmezdi kendini Yiğit çoğu zaman. Artık değildi de zaten. Sabah saçlarının arasında bir beyaz bulmuştu. Tüm keyfi kaçmıştı. Koskoca otuz beş yıl. Yolun yarısı.
Gözlerine baktığınızda öyle boş, yaşamdan uzaktı ki sanki ruhu bedeninden ayrılmış derdiniz. Depresif bir adam değildi. Hayat onu bu hâle getirmemişti. Doğduğundan beri böyleydi.
Sıcak çatışma olmazdı genelde. Komandolar sessizce hallederdi ama o gün sesler yükseldi işte. Ağzında kimsenin duymadığı bir türkü dolandı Yiğit'in.