Sızı özledim<3
Yiğit'i ve Leyla malişkomu da çok özledimmCanlarım benim
Okuyun bakim <3
🐑
"Ne demek lan dava? İki karış kuzu için ne kızı istiyorsunuz?"
"Tüm meydana rezil olduk Üsteğmen! Aşiret bir köyü bile doyuramıyor diyorlar. Lekeyi temizlememiz münasiptir."
Adama karşı olan siniri biraz bile azalmadan bana döndü sarışın. "Kuzuyu veririz." dedi ama iki yana salladım başımı.
"Kuzumu vermem."
"Lan seni mi verelim? Ne olsun istiyorsun?" Yine başımı salladım iki yana.
"Kuzumu vermem işte." dedim inatla. Sabrı sınanıyordu ki aklıma mükemmel bir fikir geldi. "Seni verelim?" Sonuçta Yiğit'i kesip yiyemezlerdi.
Kafasını kaşıyıp aşirete baktıktan sonra bana tamamen döndü. "Kızım ben senin için şurada götümü yırtıyorum sabahtandır. Ne demek seni verelim?" Omuz silktim inatla. Kuzumu vermezdim işte. Veremezdim. Bir can vardı ortada.
🐑
Ben "Kuzumu istiyorum!" diye içli içli ağlarken şoför koltuğunda saçlarını yoluyordu Yiğit. "Geri alalım! Kuzumu istiyorum! Yiğit, geri alalım kuzumu!"
"Leyla zaten adamların alacağı yoktu. Aldıkları için şükrette sus be kadın!"
"Öldürecekler. Kavurma yapacaklar benim kuzumla."
"İnşallah bize de getirirler." dediğinde durdu gözyaşlarım. Dik dik baktım yüzüme. Hiç utanması da mı yoktu böyle derken? "Bakma öyle. Kimse senin malına bir şey yapmıyor. Çaldığın hayvanı geri aldılar diye bu kadar ağlayamazsın."
"Çalmadım. Hayvan doğanın hayvanı. Asıl onlar anasından babasından çalmışlar koyunumu."
"Her ne haltsa artık. Paşa paşa parasını vermişler mi, vermişler. Demek ki onların." Dediklerine abartılı şekilde göz devirerek arabanın önüne attığı dosyaya uzandım. Bir yandan da kolumun tersiyle yüzümü siliyordum.
Benden önce elini atıp almıştı bile. "Elindeki kahveyi bitirmeden dokunma. Üstelik günde kaç bardak içiyorsun?"
Bir kere daha göz devirdim. Her şeyi çok abartıyordu. Kimse dosyayı çalacak ya da zarar verecek değildi. Kahvemi dökmezdim.
Özellikle de benden korkuyordu. Nasıl dosyadan ayrılmıyorsa beni de yanından hiç ayırmıyordu. Sürekli nereye gitsek göt göteydik. "Ne dedin de kabul ettiler koyunu almayı?"
"Deli olduğunu, küçüklükten kalma travmaların olduğunu söyledim. Acındırdım biraz." dediğinde çatılmıştı kaşlarım. Ne biçim konuşuyordu arkamdan? Pes doğrusu. "Bakma öyle. Hemen yanında dedim ya Leyla. Hatta ayak uydurdun bana. Hatırlamıyor musun?"
Kısa bir an düşündüm bunu. Allah bilirdi o an kafamın neyle meşgul olduğunu. "Hatırladım." dedim asla hatırlamıyorken. "Ayak uydurmuştum." Aynen, aynen. Yapmışımdır.
Sessiz kaldığında yola devam ediyorduk. Pencereyi açtım, arka koltuğa geçtim, o pencereyi de açtım. Ayakkabımın içinde rahatsız eden her neyse çıkarıp onu ararken "Mırıldanmanın kusmayı engellediğini biliyor muydun?" diye sordum.
"Hayır... Miden mi bulanıyor?"
"Yo..." dedim uzatarak. Ayakkabımı tekrar giyerken bana kısa bir bakış atıp geri döndü yola. "Sence fareler mi daha uzun susuz kalabilir yoksa develer mi? Tahmin et."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Gelin Kurtarma Operasyonu
ActionBabasının izinden gitmeye çalışırken tahmin ettiğinden de yalnız olmuştu Leyla. Kafası iyi çalışırdı ancak genellikle kullanmayı tercih etmezdi. DEHB'si de bu duruma tuz biberdi. Bir de Kıdemli Üsteğmen Yağız Türkmâni'si. Adam her şeyi zaten bin kı...