#Sat 'ta ikinciyiz 💪🏽🥳
Reisler ya ağzınızı yüzünüzü yiyeyim mi ne yapayım şimdi ben siziiBölüm akşam geldi, üzgünüm. Siz zaten size en uygun saatte okursunuz.
Ben sporcunun çevik, akıllı ve yorum yapanını severim.
-M. KEMAL ATATÜRK
Hadi iyi okumalar efenimm×××××
Çatışma bomba sesiyle başladığında Mahir Timinde normaldende büyük bir ciddiyet vardı. Minaredeki Teğmen Harun, sağlık ocağındaki üsteğmen ve Leyla keskin nişancılık yapacaktı. Harununki gibi keskin nişancı silahları, Bora'ları yoktu ellerinde ancak şu vakitte silahtan da şikayet edecek değillerdi.
Geri kalanlar; yan yana ikiz kardeşler bir evde, Aylin ve Eren bir yerde, İbrâhim ve Hüseyin ise başka bir evdeydi.
Keyifsizdi Hüseyin. Bulunduğu durumdan dolayı değil, bulunduğu ortamdan dolayı. Tamam, şehit olmasına olurdu ama Aylin niye Eren'in yanındaydı? Kadının yeri kendi yanıydı. Ne oluyorsa birlikte olmalıydı!
Kedi uzanamadığı ciğerin derdindeydi. Kasap et, koyun can, Hüseyin canan.
Oysa Aylin'de şu an tam olarak can derdindeydi. Şehit olmak istemezdi hiçbir zaman. Yaşaması lazımdı ki daha fazla vatanına katkısı olsundu. Gönül işleriyle uğraşacak zaman değildi. Yine de sık sık timi kontrol etme bahanesiyle sorduğu sorularla Hüseyin'in de sesini duymak onu rahatlatıyordu.
Eren kendini en güvende hisseden kişiydi. Normalde korkardı ama Aylin komutanına hayrandı. Nedense kendini güvende hissediyordu kendisine silah arkadaşlığı yaptığı zamanlar.
Harun'un yeri güvenliydi, tim için korkuyordu. Bekir ve Baki birbirleri için.
Askerlerdi, şüphesiz cesurlardı ancak insanlardı. Her biri ayrı ayrı korkuyu hisseder, dışa vurmazlardı. Öyle güçlü dururdu ki Mahir timi, birbirlerinin korkularından bile bi' haberlerdi.
Her biri ayrı ayrı korkar dedik ya, Leyla dışında. Onun keyfi yerindeydi. Elinde bir silah, önünde kurşunları vardı. Çok şükür yeter der, arkasından üzülecek tek kişinin Kazım albay olduğunu bilir, babası gibi şehit olmayı sorun etmez, annesiyle cennete karşılaşacağı için mutluluk duyardı. Ölüme meraklı değildi, yaşamayı da severdi. Her halükarda ayak uydururdu duruma yani.
Tüm dikkati önünde olan adamı görünce yavaşça kaskını çıkardı Leyla. Yanıbaşındaki sarışının başına bırakıp geri çekildiğinde, koyu sarı kaşlar çatıldı. Tek seferde çıkarıp geri Leyla'nın başına bıraktı Yiğit. "Saçma sapan davranma. Kafandan da çıkarma onu." diyip tekrar önüne döndü.
Kendi kaskını da, can yeleğini de avukata giydirmiş, kadını küçük bir mağaraya bırakmış, koşarak yetişmişti timine. Telsizini de vermişti yanına. "Sana ulaşacaklar telsizden, planda olmayan bir çatışma çıktı, daha fazlasından haberim yok" de, demişti.
Önündeki silahın dürbününden Bekir'in renkli gözlerini görmüştü. Silah olmayan, sağ kolunu kaldırdı Bekir. Önce iki, ardından dört yaptı. Beli hizasında indirdi elin avuç içi aşağı bakacak şekilde.
'24 çocuk.'
Mesaj alınmıştı. O bölgeye daha çok dikkat edeceklerdi. Harun'a orayı almasını söyledi. Açısı da gayet iyiydi.
Bir kurşun daha sıkmıştı Yiğit ancak bu da boşuna gitmişti. Ellerinin titremesini dizginleyebilirdi, bunla büyümüştü. Silah kullandığında sorun çıkarmayacak kadar alışkındı ama kalp atışlarının sesini kulaklarında duymak tüm dengesini bozuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Gelin Kurtarma Operasyonu
AcciónBabasının izinden gitmeye çalışırken tahmin ettiğinden de yalnız olmuştu Leyla. Kafası iyi çalışırdı ancak genellikle kullanmayı tercih etmezdi. DEHB'si de bu duruma tuz biberdi. Bir de Kıdemli Üsteğmen Yağız Türkmâni'si. Adam her şeyi zaten bin kı...