11- Sıcak Çatışma

300 25 8
                                    

slmCanim.mustakilmisin
Soh pet edel.im
Yorum.yap arsan

🫀

Panikle koşmuştu Hüseyin. Umrunda değildi silah, kurşun ve ölüm. Kadından birkaç saniye gözlerini ayırmış, sonra onu kaybetmişti. Küçük bir karartı görmüştü sadece. Bu gölgeye sığınıp koşuyordu.

İlerideki dört adamı ve birinin yerlerde sürüklediği baygın Aylin'i görünce nefesini tuttu. Elinden hiçbir şey gelmezdi. Silahını otomatik taramaya alsa Aylin'e zarar gelirdi. Aksi hâlde nişan alsa anlının çatından vurulurdu. Olabildiğince sindi önündeki taşa.

Bir süre bekledi adamlar peşinde. Yüksek bomba sesleri uzakta olsa da geliyordu kulağa. Birkaç dakikanın sonunda güle oynaya arkalarını dönüp gittiklerinde dişlerini sıkıyordu Hüseyin sinirden. Birden doğruldu yerinde. Koşarak gitti sevdiği, baygın kadına.

Aynı dakikalarda kızını düşünüyordu Çavuş İbrahim. Son bir kez olduğunu düşünüp sigarasını yaktı. Bundan bir 5 sene önceye kadar keyif sigarası derdi buna. Şehitlikten büyük onur mu vardı?

Şimdi ise tek aklındaki İlayda'sıydı. Başını kaldırıp yanındaki Eren'e çevirdi gözlerini. Anasını, babasını düşündüğü belliydi. Tek çocuktu Eren. Boyasız, badanasız bir evde büyümüştü. Ne kazandıysa ailesine gönderiyordu zaten. Ölürse kim bakacaktı onlara?

Önlerinde gökten inen bir patlama daha olduğunda iyice yanaştılar birbirlerine.

Tıpkı Yiğit ve Leyla gibi.

Kızı kollarıyla sarıp kendiyle bir bütün haline getirmişti resmen. Kendine çektiği dizleri ile göğsü arasına çekmişti Leyla'nın başını.

"Ben kimseye bir şey anlatmadım. Yemin ederim." dedi Leyla. Ciddi bir konuydu. "Şu an zamanı değil." demişti Yiğit.

Şu an hiçbir şeyin zamanı değil. En çokta ölümün. Çünkü ölürsem, babam da ölür.

Üstünde hâlâ sıcak bir borbandıman varken daraldığını hissetti Leyla. Üstüne kapanmıştı Yiğit ama terlemişti işte. Zaten kat kat giyiniyorlardı.

Kafasının önündeki Yiğit'in bedenine çevirdi bakışlarını. Yine dikkati dağılmıştı işte. Hızlıca elini uzattı üsteğmenin göğsüne. Tutup sıktığı an Yiğit'te nerede olduğunu unuttu. "Lan ne yapiyon?"

"Üzgünüm. Panik olduğumda askerlerin göğsünü mıncıklama hastalığım var. Panik mıncık bozukluğu sendromu."

"Sakinleş ve yavaşça çek elini o zaman." dediğinde söz dinleyip yavaşça çekmişti elini Leyla.

"İnanıyor musun bana?" diyip Yiğit izin verdiği kadar başını kaldırmış, göz teması kurmaya çalışmıştı.

Olduğu kadar göz temasından kaçındı Yiğit. Kırılmıştı. Ölecekti burada, tek inandığı buydu. Hemde babasına bir kadın için ölmeyeceğine, zarar görmeyeceğine söz vermişken. Kırıktı kalbi. Geçen seneden beri aklında olan o kahve gözlü kadının diğer kadınlardan farklı olduğunu, Yiğit'e zarar vermeyeceğini düşünmüştü zaman zaman.

Üsteğmen cevap vermediğinde tekrar başını gömdü adamın kendisi için yaptığı yaşam üçgenine.

"O zaman ne diye koruyorsun beni şu an?"

"Ses tonuna dikkat et, karşında komutanın var." dedi Yiğit çatık kaşlarıyla. Haklıydı. Leyla'nın sesi olması gerektiğinden daha sertti. Sanki küfür ediyordu. "Ve zamanı değil dedim. Sus. Bu bir emirdir."

Mecbur sustu Leyla. Emir, emirdi.

"Tim, ses ver." dediğinde herkes iyi olduğunu söylemişti. Şu ana kadar vurulmamaları bile bir mucizeydi. "Bu bölgede hiç şehit yok." dedi Baki. Keyfi yerinde gözüküyordu her zamanki gibi. Aklı Bekir'deydi.

Deli Gelin Kurtarma Operasyonu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin