Evin içini dolduran zil sesiyle mutfaktan çıkan Armağan, ellerini küçük el havlusuyla kurulayıp kapıyı açtığı anda
''Biz geldik!'' diye bağıran arkadaşlarının sesiyle gülmüştü. Kapıyı ardına kadar aralayıp kenara çekildikten sonra onların eve girmesini bekledi. Ertuğrul'la kokoreççide karşılaştıkları gece telefon görüşmesi yaptığı Zeynep ve diğer arkadaşı Yıldız Ege'nin boynuna atlayıp
''Sizi çok özledim.'' Derken sesi titremiş, küçük bedenine sıkı sıkı dolanan kolları hissetmesiyle gözleri dolmuştu.
''Biz de seni özledik ama sana kızgınız.'' Diyen Yıldız Ege ondan uzaklaşıp birkaç adım geri gitti ve çatık kaşlarının altından hüzünle Armağan'ın alnına baktı.
''Ertuğrul Bey, arayıp aranızda geçenleri anlattığında önce ona, sonrada sana o kadar kızdım ki bunu anlatabileceğimi sanmıyorum.'' Dediği anda Armağan duyduklarıyla afallayıp
''Ertuğrul sizi mi aradı?'' diye sormuştu. Ağzı beş karış açık hâlde arkadaşlarına bakarken, uzaktan bir çift gözde ona bakıyor ve bu şaşkınlığına belli belirsiz gülüyordu.
''Kızlar sağ salim geldiğine göre gidebiliriz Yekta.'' Demesiyle aracın çalışması bir olmuştu.
''Gece boyunca biri burayı beklesin!'' gözleri dikiz aynasında buluştuğunda Yekta başını hafifçe sallayıp
''Hallettim bile.'' Dedi.
Ertuğrul'la Yekta, kızların ruhu bile duymadan evden uzaklaşırken Ertuğrul son kez onlara baktı ve yeniden konuşmaya başladı.
''Armağan'ın yaralandığını duyduklarında epey panikleyip, gerçekten iyi olup olmadığını soruyorlardı. Telefon görüşmelerimizin ardından hemen yol çıkıp gelmelerine şaşırmadım desem yalan olur. Armağan Hanım'ın takdir edilesi dostları da varmış.''
Yekta bıyık altından gülerek yine dikiz aynası aracılığıyla patronuna bakmıştı.
''Üçü de üniversite eğitimine aynı yıl başlamış ve kısa süre sonra bir ödev için ilk kez birlikte çalışmışlar. Ayrı ayrı bakıldığında üçü de çok yetenekli tasarımcılar olacaklarını belli ediyorlarmış ama bir araya geldiklerinde ortaya bambaşka işler çıkmış. Kimsenin ummadığı derecede başarılı olununca da kızlar 'Büyük üçlü' lakabını almışlar. Yaşları küçük fakat yaptıkları iş çok büyükmüş. Yine öğretmenlerinin yönlendirmesiyle birçok moda haftasına katılım sağlayıp kendilerini bu camiaya ilk kez tanıtma fırsatı bulmuşlar. Kızların yeteneklerini gören yatırımcılarsa onları markalaşmak konusunda itelemiş. Her birinin ayrı ayrı markası var ama üçünün birlikte çalıştıkları bir markaları daha var.''
Elindeki dosyada yazan ayrıntılı öz geçmişlerini okurken usulca başını salladı.
''Üçünün kendi markalarında başarılı olmaları beni şaşırtmadı fakat birlikte çalıştıkları markanın her koleksiyonda daha iyi işler yapmasına çok şaşırdım. Ortak iş yapmak zordur. En yakın arkadaşınla, ailenden biriyle bile ortak bir şeyler yapmak kimi zaman imkânsızlaşır. Kızların zoru başarmayı sevdiği yaptıkları işlerden belli oluyor.'' Deyip başını kaldırmış ve aracın camından karanlık göğe bakarken derin bir nefes almıştı.
Bu sırada eve girip eşyalarını ilk buldukları boşluğa bırakan Zeynep ve Yıldız ise Armağan'a dikkatle bakıyorlardı.
''Bana niye kızgınsınız? Kızacaksan gidin ona kızın.''
Arkadaşlarının bakışlarından kaçmaya çalışıp mutfağa girdiği anda kahve yapmaya başladı.
''Ona da kızacağız merak etme. Olanları anlatırken ki ses tonundan üzgün olduğunu düşünüyoruz ama yaşananlarda payı büyük. Sana kızma sebebimize gelirsek...'' deyip işaret parmağını hızla sallayan Yıldız'ın siniri göz bebeklerinden belli oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSANE - Yalın Serisi I
General FictionHayatı, işleri ve kendisi böylesine karmaşık bir adamdan kaçması gerekirken, Armağan tam tersini yapıp adama koşuyordu. Ateşe koşuyordu. Onu yakıp kül edecek ateşe. Ama ateşe de razıydı, yanıp kül olmaya da. Gönüllüydü bu sefer, bütün yaşayacakların...