Kemerimi çözdüm ve iç çekerek arabadan indim.
"Ne konuştuğumuzu unutma, Christine," annem sıkıca tembihledi.
Kapıyı çarparak kapattım ve gözlerimi devirdim.
Minnettar olmak zordu. En kötü haftayı geçirmiştim. Hiçbirşey yapmadan ağladım.
Ama bir şeye açıklık getirmiştim: Jason'a ihtiyacım vardı.
Onsuz yaşayamayacağımdan değil, ama hayatımda onu istiyordum.
"Kimseyi önemsemiyorsun ama kendini!"
Gözlerimi kapattım. Dün ona ihtiyacım vardı.
Okulun büyük kapısını açarak içeri girdim. Yere bakarak koridorda yürümeye başladım. Bu koridor ne zaman olduğundan daha çok uzun olmuştu?
Şiir sanatı sınıfının kapısında Pheobe duruyordu, heyecanla el salladı.
Bayan Wright'la birlikte iki saatlik derse girmeden önce ona zoraki bir gülümseme verdim.
İki uzun saatten sonra sonunda ara vermiştik, Emma koşarak yanıma geldi.
"Christine! Buluşma nasıl geçti?" neşeyle gülümseyip beni kucakladı.
"Buluşma? Buluşmada mıydın?" Pheobe heyecanla cırladı.
"Evet..." mırıldandım ve dolapların olduğu yöne doğru ilerledim.
"Herşeyi duymak istiyorum! O nasıldı? Seni nereye götürdü?" Emma endişeyle sordu.
Etrafımızda bulunan diğer öğrencilere baktım.
"Sonra konuşamaz mıyız? Etrafta fazla kişi olmadığı zaman?" iç çekerek şiir sanatı kitaplarımı dolabıma koydum.
"İyi misin, Christine?" Emma sessizce sorarak elini omzuma koydu.
"Evet," kafamı salladım. Gereğinden fazla endişelenmemeliydi.
"Sadece yalnız kalmaya ihtiyacım var," hafif bir gülümseme vererek söylendim.
Anlayışla kafalarını sallayıp birbirlerine endişeli gözlerle baktılar.
"Demek istediğim, bu okadar da önemli değil. Sadece..."
"Pekala Christine," Pheobe gülümsedi.
"Peki o halde matematikte görüşürüz," Emma koridorda yürüyüp kalabalığa karışmadan önce iç çekti.
Birkaç kitabı diziyormuş gibi yaptım, böylece diğerleri kimseyle konuşmak istemediğimden orda dikildiğimi farketmeyecekti.
Ama bunu sonsuza kadar yapamazdım. Şüpheli gözükürdü.
İç çekerek dolabımı kapattım.
Aniden bir el sırtımı okşayınca sıçradım.
Derin bir iç çektim. Dokunuşunu tanıyabiliyordum.
"Burda ne yapıyorsun?" kafamı dolaba doğru yaslayarak, fısıldadım.
"Gabriel'a bakıyordum," Jason kalın sesiyle arkamdan mırıldandı.
"Ama daha iyisini buldum," fısıldadı.
Yere bakarak kendi kendime gülümsedim.
"Nasılsın?" tekrar fısıldadı.
"Ben-" iç çektim. Ona yalan söyleyemezdim.
Etrafımda döndüm ve ona baktım.
"Seni özledim," ağzımdan çıkan bu oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Precious - Justin Bieber Fanfiction
Fanfiction"BEN SENİN DEĞİLİM!" ittirerek nefesim tükenene kadar bağırdım. Beni şiddetle duvara geri ittirdi ve kulağıma doğru fısıldadı "Eğer ben sana sahip olamazsam, kimse olamaz." Herkes onun deli olduğunu düşünüyor, ama o biliyor.. O deli değil. O aşık.