Sanırım sınırı fazla yüksek tuttum, tekrar destek verenlere çok teşekkür ederim. Sınır +45. Umarım beğenirsiniz.
İç çekerek matematik sınıfındaki sıralardan birine oturdum. Pazartesi sabahına matematikle başlamak hiçte adil değil. Matematikte başarısız olduğumdan değil. Aslında baya başarılıydım.
"Hey Christine" Kafamı çevirdim, yanıma gelip oturmadan önce bana doğru gelen Elliott'ı gördüm.
"Hey," biraz hareket ederek gülümsedim. Matematikte ikişerli sıralara oturuyorduk. Bay Juste eğer birlikte oturursak bunun "birilerinin performansını geliştirebileceğini" söylüyordu.
Ve "birileri"'nden kastı sınıfın öteki ucunda oturup hiçbirşey yapmayan ama dersi bozan futbol çocuklarıydı. Kayne Williams'la oturmaya zorlanmıştım, ama bu pekte önemli değildi. Küçüklük aşkı diye adlandırdığın türde biriydi.
Kayne en güzel hafif bronz olan bir tene ve koyu kahverengi saçlara sahipti. Cidden çok ateşli.
Isabelle tüm dikkatini ona verdiğinden tam anlamıyla bir budalaya dönmesi üzücü.
"Oh Kayne, egzersiz mi yapıyordun?" Cılız sesiyle üstte duran kolunu işaret etti.
Gözlerimi devirdim. Tüm dikkati üzerine toplamak isteyen 14 yaşındaki kızlar gibi davranıyordu. Dikkatlerin pozitif yada negatif olması umrunda değildi.
"Haftasonun nasıl geçti?" Düşüncelerim Elliott'ın sesiyle kesildi.
Bir saniyeliğine tereddütte bulundum. Olanları Elliott'a söyleyemeyeceğimi biliyordum. Özellikle Jason'ı. Bunu anlamazdı.
"Emma ve Coraline'la 69 Manşetlerindeydim." inandırıcı bir gülümseme göndererek yanıtladım.
Yalan söylemiyordum. Kızlarla birlikte dışarı çıkmıştım. Jason ve Gabriel'la ilgili detayı bilmesi gerekmiyordu.
"Sessizlik, lütfen!" Bay Juste homurdanarak kel kafasını sınıfa sabitledi.
"Ofise gidip birşeye yardım etmem gerekiyor, kitabınızdaki 46. sayfayı açıp çalışmaya başlayın!" Arkasından kapıyı kapatıp kaybolmadan önce neşeyle konuştu.
"46. sayfaya çalışmaya başlayın...! Bunu yapacağımıza cidden inanıyor mu?" Isabelle yanındaki küçük kopyalanmış arkadaşlarıyla kıkırdayarak, Kayne'ye ne kadar eğlendiklerini göstermeye can atıyordu. Bu kızların herzaman yaptıkları şeydi. Diğerlerinin, onların eğlendiklerini görmeleri onlar için önemliydi.
"Peki ya sen?" Kahverengi kalemkutumdan bir kalem alarak Elliott'a mırıldandım.
"Konserde çaldım. Piyano'yu, bilirsin." Gözleri yüzümü incelerken gülümsedi.
"Piyano çalabilmen harika!" Heyecanla konuştum. 10 yaşındayken bir kere piyano çalmıştım, ama bunun yerine dans etmeyi tercih etmiştim.
Omuzlarını silkti.
"Eğer istersen Elliott'ın piyanosunu çalabileceğine eminim Christine!" Arka sıralardan Matthew'ın sesi duyuldu.
Gözlerimi ona doğru açtım, Elliott utangaç bir şekilde etrafa bakıyordu.
Kafamı çevirdim ve Matthew'a "tanrım-ne kadar-çocuksun" bakışı gönderdim.
"Elliott, ilk tabloyu nasıl yapabilirim?" Konuşmamızı yok ettiği için Matthew'a sinirlenerek mırıldandım.
"Negatif bir sayı mı onu bulmalısın. Eğer öyleyse, bunu çözemezsin." dedi ve göz kırptı.
"Teşekkürler," gülümseyerek tekrar yazmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Precious - Justin Bieber Fanfiction
Fanfic"BEN SENİN DEĞİLİM!" ittirerek nefesim tükenene kadar bağırdım. Beni şiddetle duvara geri ittirdi ve kulağıma doğru fısıldadı "Eğer ben sana sahip olamazsam, kimse olamaz." Herkes onun deli olduğunu düşünüyor, ama o biliyor.. O deli değil. O aşık.