Danger's Back devamını getireceğim, çalışmalarımdan bakmanızı öneririm. Umarım beğenirsiniz. Sınır +45.
"Senin için bir bokum ifade etmiyorum," Jason bağırdı.
"Bu lanet olası önemli değil zaten," devam etti.
"Gerçek şu ki onunla birlikte gidemezsin."
Cümlesinin yavaşça batmasına izin verdim. Ne dediğine inanamıyordum. Lanet olası ne sorunu vardı?
"Gideceğim," onu geçmeye çalışarak mırıldandım.
"Ne dedin?" Jason sinirle fısıldadı.
"Kiminle gideceğime sen karar veremezsin!" bağırdım ve kollarımı istifa edermişçesine havada salladım.
"Hangi lanet olasını becermek istediğin umrumda değil," Jason bağırdı.
Boom. Bir kez daha noktayı koydu.
"Bunu nasıl söylersin?" yaşlarla dolu gözlerimle ona bakarak fısıldadım. Orda dikilip Jason'ın önünde ağlasaydım umursamazdım. Bunu daha fazla içimde tutamıyordum.
Bana baktı ve ağlamak üzere olmamdan hoşnutsuz olduğunu hissedebiliyordum.
"Tanrı aşkına Christine..." Jason mırıldandı.
Bana doğru yürüyerek kollarını etrafıma sardı. Kibarca ama sıkı sıkı.
Arabanın kapısına doğru ittirerek özenle kollarına sardı.
"Benim hakkımda böyle mi düşünüyorsun? Bir sürtük müyüm?" hıçkırarak yüzümü ellerimle sakladım.
İç çekti ve saçlarımı okşadı.
"Tabii ki de hayır," fısıldadı.
"Sadece hislerimi göstermekte kötüyüm, tamam mı?" kızgın bir şekilde söylenerek uzaklara baktı.
Hassas olduğu konularda konuşmanın onu öfkelendirdiğini biliyordum. Hassas görünmekten nefret ederdi.
"Ama benden hoşlandığını diğerlerine belli etmiyorsun," gözlerimi silerek sessizce konuştum.
"Bu yüzden beni cidden sevdiğini anlamak zor," bir damla daha gözyaşı aktı.
Direk gözlerimin içine baktı. Elliott'la dışarı çıkmayacağımı sanmadığını düşünüyordum, çünkü Jason'ı kıskandırmak istememiştim, ama sadece buna hiç ilgi duyacağını da düşünmemiştim.
Jason'ın nasıl hissettiğini görebiliyordum. Kullanılmış hissediyordu. İhanete uğramış. Ama ben onu incitmek istememiştim ki. Jason'ın bana karşı ne hissettiği hakkında hiçbir fikrim de yoktu. Yada pekala... belki vardı.
"Hala onunla gitmenin kötü bir fikir olduğunu düşünüyorum," Jason içini çekti ve başparmağıyla gözyaşlarımı sildi.
"Neden?"
"Sana uygun şekilde mi davranıyor bilmiyorum..."
Jason'ın, bu kelimelerin benim için ne ifade ettiğini bildiğini sanmıyordum.
Onun için birşey ifade ediyordum.
"Üzgünüm Jason," göğsüne doğru ağlayarak tişörtüne yüzümü sakladım.
"Gel," yavaşça konuştu ve alnımı öptü.
"Seni evine bırakacağım,"
Bana gülümseyerek arda kalan gözyaşlarımı sildi.
Gülümsemesine karşılık vererek ön koltuğa doğru ilerledim.
İç çekerek oturdum ve kemeri bağladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Precious - Justin Bieber Fanfiction
Fiksi Penggemar"BEN SENİN DEĞİLİM!" ittirerek nefesim tükenene kadar bağırdım. Beni şiddetle duvara geri ittirdi ve kulağıma doğru fısıldadı "Eğer ben sana sahip olamazsam, kimse olamaz." Herkes onun deli olduğunu düşünüyor, ama o biliyor.. O deli değil. O aşık.