^^^
Son dersinde bitmesiyle herkes ayaklandı. Eşyalarımı toplamaya başladım. Öğle arasından sonra pek bir şey olmamıştı. Kris'le sınıfa gelip dersi dinlemiştik, tenefüste de tek başıma dolaşıp durmuştum. Se Na'sız okul hiç çekilmiyordu.
Myungsoo gitmeden özür dilemeliydim. Hızlı bir şekilde defterlerimi, kitaplarımı çantama attım ve sınıftan çıktım. Kris çoktan çıkmıştı.
Dışarı çıktığımda okulun bahçesinin ilerisinde Myungsoo'nun duvara yaslanmış olduğunu gördüm. Birisini bekliyor gibi bir hâli vardı. Kai'yi beklediğini düşünerek oraya doğru yürümeye başladım.
"Myungsoo!"
Yanımdan koşarak birisi geçince duraksadım. Bu öğlen ki kızdı. Myungsoo'nun yanındaki kız.
Yine mi Myungsoo'nun yanına gidiyordu?! Ama yeter artık! Nereden çıkmıştı bu kız?!
Myungsoo'ya baktığımda o kıza el salladığını gördüm. Hayır ya! Myungsoo sen bari yapma.
Konuşarak okuldan uzaklaşıyorlardı. Hayır, bu sefer izin vermeyecektim! Sinirli adımlarla onlara doğru ilerlemeye başladım.
Yanlarına geldiğimde Myungsoo'nun kolundan tuttum. Arkasını dönüp bana umursamazca baktı.
"Myungsoo, konuşmamız gerek," dedim en sakin ses tonumu kullanarak.
"Konuşacak bir şeyimizin olduğunu hatırlamıyorum," dedi sorarcasına.
"Tamam, kabul. Hatalıyım, biliyorum. Lütfen biraz konuşmamıza izin ver," dedim yalvararak.
Myungsoo'nun yanındaki kız konuşmaya başlayınca ona çevirdim bakışlarımı. Fazla soğuk bakıyordum. Hiç sevmemiştim bu kızı.
"O zaman siz konuşun. Ben gidiyorum. Yarın görüşürüz Myungsoo," dedi gülümseyerek.
Tam gidecekken benim konuşmamla durdu.
"Gidebileceğine emin misin? Hani şeyden dolayı diyorum, Myungsoo'nun yakasına yapışmıssın ya o yüzden. Şimdi ayrı filan kalınca kötü olur," dedim meydan okurmuşcasına. Aynı zamanda yapmacık bir şekilde gülümsüyordum.
Bunu söyleyen kesinlikle ben değildim. Kötü kız rolünü oynuyormuşum gibi gelmişti. Kendimden iğrenmiştim açıkcası.
Bu sözlerim biraz ağır olmuş olacak ki kızın yüzü düştü ve gözleri doldu. Hayır, hayır. Lütfen. Ben kimseyi üzmek istememiştim. Lütfen ağlama.
"B-ben özür dilerim Myungsoo. Dışarıdan böyle gözüktüğü için," dedi ve arkasını dönüp hızlı bir şekilde yürümeye başladı.
Myungsoo kıza şaşkınca bakarken birden bana döndü.
"Beğendin mi yaptığını Suzy?! Kimsenin geçmişini bilmeden konuşma!" dedi bağırarak. Bağırarak.
Olduğum yere çakılırken kendimden iğrendim. Ben...ben niye böyle olmuştum? Sadece özür dileyecektim Myungsoo'dan. Gözlerim yavaş yavaş dolarken Myungsoo arkasını dönerek kızın arkasından "Jiyeon! Bekle!" diye bağırdı.
Myungsoo kesinlikle benden nefret ediyordu. Yaptığım şeyler, kıza karşı söylediğim şeyler film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Kıza resmen sürtük damgası yedirmiştim.
Yanaklarımdan yaşlar süzülürken otobüs durağındaki banka oturdum. Asla yapmayacağım şeyler yapmıştım. Ben bu değildim. Kimsenin kalbini kırmak istememiştim. O an fazla kıskanç davranmıştım.
Kendime kızarken Myungsoo'ya da kırılmıştım. Bana o kız için bağırmıştı. Evet, o da haklıydı ama bağırmasını hiç beklememiştim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Mı? Nefret Mi?
Ficção Adolescente"Büyük aşklar nefretle başlar," derler. Peki büyük nefretler nasıl başlar? AŞKLA MI? @Tüm hakları saklıdır.