15. Cam Parçaları

66 7 157
                                    

Bağzıları - Zaten Kırılmış Bir Kızsın

🌑🌓

Burçe'nin Anlatımından

Bazı kızlar annesinin yerini almak zorunda bırakıldı. 12 yaşında küçük bir kızken annesini özlediği için sürekli ağlayan 5 yaşındaki küçük bir erkek çocuğuna ablalık yapan, sevdiği kadının onu terk etmesiyle sarsılan bir baba ile birlikte kalmış Burçe'yim ben.

Annemin gittiği ilk günü çok iyi hatırlıyorum. Sağanak yağmur yağıyordu, hava kapkaranlıktı. Ulaş, kapının önündeki merdivenlere oturmuş annemin gelmesini bekliyordu. Saatlerce bekledi. Ağlayarak yanına gidip annemizin bir daha geri gelmeyeceğini söylediğimde o yüzündeki ifade kalbimi sızlattı. O daha çok küçüktü, annesiz kalmak için çok küçüktü.

Aradan aylar geçti. Kocaman bir evin yükü üzerime yıkılmıştı: yemek, çamaşır, Ulaş, babam, hepsi ile ben ilgilenmek zorundaydım. Ağladım, düştüm ama sonunda ayağıya kalktım, çünkü zorunluydum.

Dışarıdan bakıldığında duygusuz, soğuk birinin teki gibi gözüküyordum ama öyle değildim. İnsanlar beni kırmasın diye kendime sert bir kabuk oluşturmuştum.

Sonra günler, aylar ilerledi. Ulaş, ilkokula geçtiğinde işler zorlaştı. Yanında annesi olan arkadaşlarını gördüğünde ağlamaya başlıyordu. O kadar zordu ki. O her anne diyerek ağladığında canımdan bir parça eksiliyordu.

Abla değil anne olmayı öğrendim. Anne olmak çok zordu ama mavişim ile birlikte başarabilmiştik.

"Burçe! Benim gömleğim nerede kızım?" Babam ve asla bulamadığı gömlekleri.

"Hangisi?" Diye sordum bir yandan da kahvaltı için domates doğruyordum.

"Lacivert."

"Kıyafet dolabının içinde, ütüleyip oraya astım." Domatesleri masaya koyduktan sonra Ulaş'a seslendim "Maviş, kahvaltı hazır. Hadi gel."

"Kızım yok burada." Sinirle saçımın tutamlarından birini çektim. Ne zaman sinirlenirsem aynı hareketi yapıyordum. Babam bunu annemin de yaptığını söylerdi.

"Geliyorum." Elimi mutfak havlusu ile kurulduktan sonra babamın odasına gidip aradığı gömleği verdim.

Sol bileğimdeki saate baktığımda çoktan geç kaldığımı gördüm.

"Burçe," dedi mavişimin güzel sesi.

"Ulaş, ben çok geç kaldım-" hızlı hızlı konuşurken Ulaş'ın sesi ile cümlem bölündü. "Kahvaltı yaparız, sofrayı toplarım, evden çıkarken de kapıyı kilitlemeyi unutmam. Merak etme."

"Seni seviyorum, maviş." Ayaklarımın ucunda yükselerek ona sıkıca sarıldım. Benim küçük kardeşimin boyu biraz uzundu.

"Bende seni seviyorum ablaların en güzeli."

Kabanımı almak için odama gidecekken Ulaş beni durdurdu. "Akşama doğru hava çok rüzgârlı olacakmış, elektrik kesilebilirmiş." Saçlarını karıştırıp yanağını öptüm. "O saate kadar çoktan evde olmuş olurum. Hem ünitenin çekmecesinde bir sürü mum var." Başı ile onaylayıp mutfağa geri döndü.

Benim küçük kardeşim karanlıktan korkardı, çünkü annesi onu karanlık bir geceden bırakıp gitmişti.

🌑🌓

Kırık Umutlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin