♠️ 13. Bölüm ♠️

220 15 8
                                    

  Bu bölümü @13Zynp adlı okuruma ithaf ediyorum ❤️❤️❤️

  SINIR: 5 oy 5 yorum

♠️♠️♠️♠️

  Uyandığımda içi tamamen simsiyah bir odanın içinde yine simsiyah bir yatağın üzerinde yatıyordum. Odanın siyahlığı ruhumu karartıyor, zaten bozuk olan psikolojimin daha da bozulmasına yol açıyordu. Neden beni böyle bir odaya koyduklarını anlayabiliyorum demeyi geçekten çok istiyordum ama bu siyah renginin onlar için ne ifade ettiğini bilmedikçe mümkün değildi.

  Siyah rengi öyle bir renktir ki herkes için başka bir şeyi simgeler. Bazıları için karanlığı, bazıları için en büyük korkularını, bazıları için umutsuzluğu, bazıları için kötülüğü, bazıları için ise hiçliği temsil eder. Benim içinse siyah, bütün umutlarımın tükendiği yerdi. Renk değil yer.

 Yazardan not: Siyah sizin için neyi ifade eder?

    Oda o kadar karanlıktı ki hiçbir şey göremiyordum. Tek emin olduğum şey odada benden başka kimsenin bulunmadığıydı. Ellerim arkadan kelepçelenmişti ama fazla sıkıydı. Eğer biraz bile bol olsaydı baş parmağımla açabilirdim. Canımın acıyıp acımaması umurumda değildi, özgürlüğüm için canımın acıması gerekiyorsa acıyacaktı.

   Şerefsizler telefonumu da almıştı. Yavaşça arkamdaki kollarımı havaya kaldırarak öne getirdi- ah! Fazla acımıştı. Kolum kırılmış kadar acıyordu. Gözlerimi kapatarak acının dinmesini bekledim. Dinmemişti, gözlerimi açtım. Ellerimi yavaşça saçıma doğru götürürken inledim. Sanırım kolum gerçekten kırılmıştı. Neyse ki bu acıyı sadece sol kolumda hissediyordum. İki kolumun birden kırılmasına dayanamazdım, kim dayanabilirdi ki?

   Ellerimi saçımda gezdirirken tel toka aradım. Yoktu. Sabah saçımı dağınık da olsa bir topuz yaparken tel toka kullandığıma emindim. Biraz daha arayışın sonunda bulmuştum ama bu sırada kolumun acısı dayanılmaz hale gelmişti. Dişlerimi sıkarak dayanmaya çalıştım.

   Ellerimi değişik şekillere bürümemin sonucunda kelepçe açılmıştı. Odanın dışından sesler gelmesiyle hızlandım, az zamanım kalmıştı. Yataktan kalkmamla odanın kapısının açılması bir olmuştu. 

     Kapının açıldığını duymamla ellerimi arkamda birleştirip kendimi yatağa atmıştım. Hafif aralık olan kapıdan bir adam kafasını uzattı. Yatakta bıraktıkları gibi yattığımı görünce bana iğrenirmiş gibi baktı. Sanki beni kontrol etmek için kapıyı açmış gibiydi. Ben adamın geri çıkmasını beklerken adamın içeri girip kapıyı kilitlemesiyle küfrettim.

    Hoşt ulan!

     Adamın -çok genç duruyordu- yani daha doğrusu çocuğun bana dokunmak üzere eğilmesiyle karnına tekmemi geçirdim. Acıyla inledi. Elimle ensesindeki o bölgeye sertçe vurduğumda bilincini kaybetti. Uyandığında felçli kalabilirdi ama umursamadım. Hak etmişti şerefsiz.

    Odanın karanlığında çok bir şey gözükmüyordu ama ayağa kalktım. Odada bir tane bile olsa pencere olmak zorundaydı! Gözlerimi kapatarak rüzgarın nereden estiğini anlamaya çalıştım. Rüzgarın nerden estiğini anladığımdaysa gözlerimi açmadım. Böyle daha güvende hissediyordum.

    Hızlı adımlarla pencerenin oraya gittiğimde kolumu uzattım. Daha biraz uzatamadan kolumun cama çarpmasıyla inledim. Kırdığım kolumdu! Güç bela pencereyi açabildiğimde derin bir nefes aldım, temiz hava iyi gelmişti. 

     Gözlerimi açmamla geri kapatmam bir olmuştu. Dışarısı tahmin ettiğimin aksine karanlık değil aydınlıktı. Saat kaç olmuştu? Aşağı baktığımda atlanamayacak bir yükseklikte olmadığımı fark ettim. En kötü iki kırıkla çıkardım bu binadan. 

Kod Adı: Maça KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin