♠️ 16. Bölüm ♠️

234 14 24
                                    

Helloooo

Keyifli okumalar ❤️❤️❤️

♠️♠️♠️

 Bir saattir önümdeki kelimelerle anlatamayacağım kadar büyük olan evle bakışıyordum. Kurucular bildiğim kadarıyla başka bir yerden kameralarla bizi izliyordu. Her ne kadar soğuk kanlı dursam da içten içe hazır olmadığımı biliyordum. 

 Tamam, daha önce bilgisayarla boyumu aşan bir çok işe kalkışmış olabilirdim ama bu işin sonucunda ölüm vardı ve takımdaki tek bir kişinin bile başarısız olması hepimizin ölümüyle sonuçlanacaktı.

 Bütün 24 çete de buradaydı ama kimin kiminle ittifak olduğu belli değildi. İttifak olduğun çeteyle birbirine yardım edebilirdin ve iki çete de ölmeden bu savaştan çıkmış olurdu. Bu savaşta öldürmek yok kuralı dışında kural yoktu, isteyen istediğinin yolunu her şekilde zorlaştırabilirdi.

 Bu bir haftada savaşın nasıl olabileceğini anlamıştım. Her çete başka bir kapıdan binaya giriş yapacaktı ve ayrı yedi kattaki tuzakları ve şifreleri tek tek kıracaktı. Her kattan çıkmak için ayrı bir süren vardı ve eğer süre dolarsa bulunduğun kat bombalar aracılığıyla patlardı.

 Her kattaki şifre yukarı çıktıkça zorlaşacaktı ve süren de bir o kadar azalacak. Bu işin sonucunda binadan geriye kalan bir şey olmayacaktı çünkü binanın tamamı eninde sonunda patlayacaktı.

 Bunların dışında kurucuların normalde karşımıza çıkacak zorlukların ne olduğunu söylemesi yasaktı ama ben söyleyenlerin olduğuna emindim. İşin en zor kısmı burasıydı. Başka çeteler bizim kıracağımız şifreyi zorlaştırabilir veya bulunduğumuz kattaki bombayı patlatabilirdi. Bu yaptıkları hile olurdu ama savaşta kural yoktu ki ile olsun.

 Bizim kurucu hiçbir şey söylememişti. İtiraf etmek gerekirse adam aptaldı. Kurucu olduğumda yerine geçeceğim insanların listesinin başında yer alıyordu. Bu bizim çetenin işini daha da zorlaştırıyordu. Ama yine de endişeli değildim sonuçta bir önceki savaşlardan birincilikle kurtulan bir çetedeydim.

 Bu savaş oyunun başlamasına beş dakika kalmıştı. Kendi kapımızın önünde öylece kapının açılmasını bekliyorduk. Ateş moral konuşmasını bir saat önce yapmıştı bile. Planımız basitti. Dümdüz ne yapman gerekiyorsa onu yap ve en önemlisi, ölme.

 Sonunda kapıların açılmasıyla başka çetelerden çığlık sesleri yükselmişti. Göz devirdim, ergenlik dönemini atlatamamış mıydı bunlar? Koşmak yerine hızlı adımlarla içeri girdik, daha ilk kat için süremiz başlamamıştı bile.

 Koskocaman katta kocaman bir asansör dışında hiçbir şey yoktu. Bu oyunun kurucuları bilgisayar dâhisiyken asansöre binmemiz aptallık olurdu. Tek sorun katta merdiven olmamasıydı. 

 "Merdiven yok, gerçekten asansörle mi çıkacağız?" diye sordu Aslı.

 "Evet, merdiven yoksa asansörde bir bokluk olduğu kesin zaten. Sedef klostrofobin var mı?" Soruyu soran Erkan'dı. Ve lanet olsun ki benim gerçekten klostrofobim vardı. Ama bunları onlara söyleyemezdim. 

 "Yok."

 Başka bir çaremiz olmadığı için asansöre bindik. Asansörde 8. kat yazan bir düğme ve koskocaman bir aynadan başka bir şey yoktu. Asansöre binmemizle kapı büyük bir gürültüyle kapandı ve yukarı çıkmaya başladı. Ben birinci katta durmasını bekliyordum ama asansör hepimizi şaşırtarak jet hızında yukarı çıkmaya başladı.

 Aslı'yla beraber aynı anda çığlık atmaya başladık. Klostrofobimin üstüne bir de bu fazla gelmişti. Asansör sonunda durduğunda derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Bunu başarabilirdim.

Kod Adı: Maça KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin