0.2

171 25 21
                                    

Hava kış olmasına rağmen güneşli ve sıcaktı. Ellerim cepte bahçeye inen merdivenleri teker teker iniyordum. Haftanın ikinci gününden beden dersimiz vardı. İlk başta pek istememiştim çünkü ders dinlemek benim için en iyisiydi. Sonuçta önümüzdeki aya deneme sınavımız vardı ancak kimse bunu umursamıyor gibiydi.

"Hey, kedi göz!"

İsmimi duyduğumda sağ tarafıma döndüm. Taşın üstünde oturan iki kızdan lolipop yiyen kız bana seslenmişti. Onlara sadece bakmış, cevap vermemiştim.

"Madem o kadar zenginsin, neden devlet okuluna geldin?"

Yine aynı sorular... Bakışlarımı onlardan çekip önüme döndüm. Ardından merdivenleri inmeye tekrardan devam ettim. Zil çaldığında ders başlayacaktı. Bu yüzden bahçeye iner inmez sıra oluşturdum. Zaten diğerleri de yanıma gelmişti. Beden hocası yanımıza gelip yoklamayı almıştı.

"Günaydın!"

"Sağ ol!"

"Gençler bugün sizlerle yakantop oynayacağız listenin başındakiler bir tarafa sondakiler bir tarafa geçsin."

Listenin sonunda olduğumdan sağa geçtim. Kimlerle aynı takımda olduğuma bakmak için etrafı süzerken Ryujin ile göz göze geldik. Sert bakışlarını benden çekmiş, oyuna odaklanmıştı. Benim ellerim ise hala cebimdeydi. Oynamak istemiyordum, hareketli oyunları pek sevmezdim ya da takım oyunlarını.

Karşı taraftan top geldiğinde hızla insanların arkasına saklanmıştım. Atış sırası bizde olduğundan rahattım fakat tekrar karşı taraf atıyordu. Takımdaki herkes bir anda kenara doğru kaçtığında ortada kalmıştım. Karşıdan hızla gelen top alnıma çarpmış ve geriye doğru düşmüştüm. Kafam... Çok acıyordu.

"Çouklar sakin olun! Çekilin!"

Beden hocası yanıma geldiğinde alnıma baktı ve gözlerini kocaman açtı.

"Aman be... Ryujin! Arkadaşını revire götür!"

Sanırım çok kötüydü ki böyle tepki gösteriyorlardı. Ryujin yanıma gelip beni yerden kaldırmış ve revire doğru götürmüştü. Bunu isteksizce yapması beni geriyordu. Soğuk bir kızdı ve sanki beni her an yaralayacakmış gibi hissediyordum. Okul binasına girip revire ilerledik. Revirin kapısı açıktı. Açık kapıdan içeri girerek hemşireyi aradık ancak yoktu. Başımın ağrısıyla yatağa oturdum. Nasıl görünüyordu acaba?

Duvarda asılı olan tabloyu gördüğümde hızla yerimden kalkıp alnıma baktım. Tanrım! Çok kötü bir durumdaydı! Anneme ne diyecektim ben şimdi?

"Lanet olsun..."

"O kadar da kötü değil, abartma."

"Hayır, kızarıklığın gözükmemesi lazım."

"Neden? Yoksa yüzüne bir şey olacak diye mi korktun?"

"Hayır ondan değil! Annem test çözmek yerine oyun oynadığım için bana kızacak!"

Ryujin bir süre sustu ve ses çıkartmadı. Ben hala aynadan anlımdaki morluğa bakarken arkasına döndü ve ilaç kutusunun yanına ilerledi. Alnımdaki morluk oldukça büyüktü akşama kadar nasıl geçeceğini merak ediyordum.

Kolumdan beni tutup kendine çevirmesiyle korkmuştum. Beni yatağa oturttmuş ve elindeki ilacı pamuğa sürmüştü. Ardından yavaşça bana yaklaştırıp morluğa değdirdiğinde acıyla inlemiştim.

"Biraz dayan."

İlacı sürdükten sonra bandaj yardımıyla alnımdaki morluğu gizlemişti. İşi bittiğinde hızla yataktan kalkıp aynaya koştum. Bandaj her ne kadar ten renginde olsa bile belli oluyordu. Ryujin revirden ayrılırken onu durdurdum.

"Acaba fondötenin var mı?"

"Çantamda."

"Kullanabilir miyim?"

"Hayır, olmaz. Senin gibi birine yardım etmeyeceğim."

Kaşlarımı çatarak ona bakmıştım. Ne diyordu bu? Daha demin bana yardım eden o değil miydi?

"Ne demek istiyorsun..."

"Diyorum ki senin gibi züppe, sïmarık ve orupu bir kıza yardım etmeyeceğim."

Karşılık vermek istemiştim ama tek kelime dahi edemedim. O arkasını dönüp giderken ben annemin sesini kulaklarımda duydum. Aynı cümleleri söylemişti. Dudaklarından dökülen kelimeler acımasız ama gerçekti. Bunu sadece annemin yaptığını düşünürdüm ama diğerleride öyle düşünüyormuş... Orupu olacak kadar ne yapmıştım ki ben? Arkadaşım bile yoktu.

"Oruspu oldun başıma."

Aklıma annem ve onun soğuk, sert sesi geldiğinde gözlerim hızla doldu. Revirden çıkarak doğruca tuvalete koştum. Önüme gelen boş kabinlerden birine attım kendimi ve dizlerimin üstüne çöktüm. Ellerim istemsizce kulaklarıma gitti. Beni yeni tanımasına rağmen annem gibi konuşması... Gerçekleri gösteriyordu.

Ben böyleydim galiba. Her ne kadar yalnız olsam bile herkese zarar veren bir tiptim. Tıpkı kirpiler gibi... Yalnızlar ama dikenleri herkese zarar verir.... Biraz daha sakinleştiğimde kabinden çıktım. Bir kız grubu köşede durmuş sigara içiyorlardı. Bende o sıra ellerimi yıkıyordum.

"Ooo Hwang, alnın nasıl oldu?"

Tanıdık gelen sesle kafamı çevirdiğimde bahçede benimle konuşmaya çalışan kızları ve Ryujin'i gördüm. Bana bakmıyor sadece sigarasinı bitirmeye çalışıyordu.

"Daha iyi."

Kısaca kıza cevap verdim ve oradan ayrıldım. Bana bulaşacaklarmış gibi hissediyordum. Başıma bela istemiyordum. Sadece her zamanki gibi yalnız kalmak... Tek istediğim buydu.

Yeni bölümmmmm

Geçen hafta bayağı bir yogundum bölüm atamadım amaa bu hafta atabildiğim kadar atıcammm🫶

Oy vermeyi unutmayınnnn
🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟

love me // ryejiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin