Öncelikle kızmaması için annemin mesajına baktım. Nerede kaldığımdan bahsediyordu. Mesaj yazmak yerine onu aradım. İlk çalışta açtı.
"Alo, Yeji? Nerede kaldın?"
"Anne otobüs arıza yapmış, diğer otobüsün kalkmasına 20 dakika var."
"İyi."
Telefonu suratıma kapattığında rahatça nefes vermiştim. En azından yalan söylesem bile düsündüğüm kadar kızmamıştı. Mesaj kısmına tekrar girdiğimde Ryujin'in mesajı ile bakıştım. Bir kez daha anladım ki aptaldım. Gerçekten ona inanmıştım ve bir kez daha kırılmaya göz yummuştum. Tanrım! Ben nasıl biriydim? Ne yapmış olabilirim de ceza çekiyorum? Sadece mutlu bir yaşam istiyordum o kadar. Yanıma yaşlı bir adam oturduğunda refleks olarak banktan kalmıştım. Adam bana ters bir bakış attığında korkudan duraktan uzaklaşmaya başladım.
Yağmurun hızı artmıştı ancak yine de durağa geri gitmek istemiyordum. Ayrıca beklemek boşunaydı, beni otobüse bindirmeyeceklerdi. Eve doğru yavaş yavaş yürürken telefonumun çaldığını duydum. Kimin aradığına bakmak için ekranı kendime çevirdiğimde Jisu'nun aradığını gördûm, kaşlarım otomatik olarak çatılmıştı. Neden arıyor olabilirdi ki acaba? Çok beklemeden telefonu açıp kulağıma götürdüm.
"Ah, Yeji! Selam, naber?"
"İyi, sen?"
"Bende iyi. Şey dicektim haftaya Yuna'nın doğum günüymüş küçûk bir parti yapıcaz onun evinde, gelmek ister misin?"
"Gelirimde partiyi onun evinde nasıl yapacağız?"
"Bayan Shin ile konuştuk, o bizi eve alıcak sonra ortamı hazırlayacağız ardındanda sürpriz!"
Jisu heyecanlı heyecanlı anlatırken gülümsememi durduramadım. Böyle şeylere meraklı ve heycanli bir kızdı. Galiba en sevdiğim özelliği buydu.
"Neyse kapatmam lazım sonra görüşürüz. Dışarı çıkacaksan şemsiye al, üşütme."
"Tamamdır."
Telefonu kapattığımda yüzûmdeki gülümseme hafiften solmuştu. Jisu gibi beni düşünen kişilerden hoşlanmazken nasıl kendi zorbamamdan hoşlanabilirdim ki? Bu tuhaf bir histi. Yani hayatımda ilk defa birinden hoşlanıyordum ve de o kişi benim yönelimimi açıklıyordu. Kızlardan hoşlanmam benim için şok edici değildi çünkü buna benzer duyguları daha önce yaşamıştım sadece Ryujin tek emin olduğum kişiydi. Kalbimin ritmini bozan, beni salak eden, elimi ayağımı birbirine dolayan, sürekli ona bakma isteği uyandırandı. Buna hoşlantı deniyordu galiba belki de daha fazlası, aşktı bu. Aptal bir duygu.
Neredeyse bir saatin sonunda eve geldiğimde annem çatık kaşları, kızgın gözleriyle bana bakıyordu. Ona yirmi dakika sonra evde olurum demiştim ama bir saatin sonunda evde olmuştum ve üstüne sırılsıklamdım. Annem sadece kızgın bakışlarını üstûmde gezdirdiktsn sonra mutfağa gitmişti. Bende bunu fırsat bilerek hızla odama ilerledim. Üzerimdeki ıslak kıyafetleri çıkararak kirli sepetine atmış ardından bornozumu dolaptan alıp banyoya ilerlemiştim. Sıcak bir duş benim için en iyisiydi. Yani bir zamanlar öyleydi.
Hîzlı bir duşun ardından üstüme pijamalarımı giyip saçlarımı kuruttum ve iki yandan da ördüm. Annemler çoktan akşam yemeğini yediği için aşağı inmemiş çalışma masamın başına geçerek paragraf testini çözmeye başlamıştım. Tabii daha ikinci teste geçmeden masanın başında sızıp kalmıştım.
***
Gözlerimi açtığımda perdenin arasından sızan güneş ışığı gözüme çarpıyordu. Güneş ışığı... Siktir! Hızlıca masadan kalkıp telefonumu aldım elime. Çok geç kalmıştım! İlk iki ders matematikti ve ben dersi kaçırmıştım. Acaba annem fark etmiş miydi? Hızlıca çantamı hazırlayıp okul formamı giydim. Makyaj yapmadan odadan çıkacaktım ki annemin ayak seslerini duydum. Odamın kapısını hızlıca kapatıp ne yapabileceğimi düşünürken aklıma pencere geldi. Pencereye ilerleyip camı açtım ve ağaç eve doğru ilerledim. Buradan atlasam pek bir sorun olmazdı. Sadece ayyakabı yerine ev terliği ile gidecektim okula.
Annemin sesinin yaklaştıgını duyabiliyordum. Her ne kadar korksamda derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım ve ağaç evden atladım. Yere düştüğümde bacağım fazlasıyla acımıştı ancak annemin duymaması için acı çığlıklarımı içimden atıyordum. En azından ev okula yakındı.
Acıyan ayağım ve tutulmuş, ağrıyan boynum ile beraber okula varmıştım. Neyseki teneffüstü ve derste rezil olmayacaktım. Sınıfa girdiğimde çoğu kişinin gözleri benim üzerimdeydi. Sırama oturacakken Yuna'nın eşyalarının benim sıramda olduğunu fark ettim. Yine de umursamadan çantamı sıranın kenarına asarak, sıraya oturdum. Bileğim fazlasıyla acıyordu. Bileğime eğilerek ovuşturduğum sırada sınıfa Chaeryeong, Jisu, Yuna ve Ryujin girmişti. Beni gördüklerinde şaşırmışlardı.
"Kızım bu halin ne?"
Chaeryeong koşar adımlarla yanıma geldiğinde bir şeyim olmadığını anlatmaya çalışıyordum. Pek oralı olmamıştı.
"Yanağın kıpkırmızı olmuş, bileğin şişmiş gibi ve okula terlikle gelmişsin!"
"Birde saçları çok tat-"
Bir an herkesin ilgisi Ryujin'inde olduğunda susup elindeki içeceği içmeye devam etti. Bense Chaeryeong'a dönüp, "İyiyim ben, hafif zedelendi." Dedim, sakince. Beni dinlemedi ve sanki ayağımın kopmuş gibi davranması beni sinir etmişti.
"Nasıl becerdin?"
"Camdan atladım."
"Ne!"
Herkes bir ağızdan bağırdıgında sınıftaki tüm ilgi üzerimizde toplanmıştı. Aniden söylemek istemezdim ancak üzerime gelmesi ve beni sinir etmesi kendimi durduramama neden olmuştu. Ryujin şaşkın gözlerle bir adım öne çıktı.
"Ağaç evden mi atladın? Sen delirdin mi!"
"Bir şey olmadı ki! Revire giderim krem sürer geçer zaten."
Zil çaldığında Ryujin elindeki içeceği sıraya koyarak Chaeryeong'un önüne geçti ve kolumdan tutup kaldırdı. Beni sınıftan çıkarırken ne yaptığını anlayamamıştım. Belki de kendini dünden sonra suçlu hissediyordu ya da ben yine aptallık ediyordum...
Sonundaaaa
Yeni bölum geldiii
Bölümü yazarken Liayı çok özlediğimi fark ettim çobuk geri dönsün lütfen
Oy vermeyi unutmayınnnn 🫶🫶🫶
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love me // ryeji
Fanficyeni bir liseye başlayan Yeji kendi kafasındaki bir kızla tanışır. İkili iyi bir arkadaş olsada arkadaşlıktan farklı boyuta yükselirler ama yukselişle acilarıda ikiye katlanır...