0.8

160 23 23
                                    

Öğle yemeğine çıktığımızda Chaeryeong ve Jisu'nun yanından ayrılmıyordum çünkü korkuyordum. O çocuğu yine görecek miydim? Görmek istemiyordum, aynı ortamda bulunmak ya da aynı havadan solumak istemiyordum onunla. Bana o iğrenç gözleriyle bakmasını istemiyordum mesela. Onun yüzünden acı çekmek ve onun hâlâ ceza almamış olması canımı sıkıyordu. Zengin olması ya da popüler olması insanlara izinsiz bir şekilde dokunabileceği anlamına gelmiyordu.

"Yeji sen iyi misin?"

Chaeryeong'un sorusuyla dikkatimi ona vermiştim. Sorun olduğunu anlamıştı. Tabii anlardı. Sürekli terliyor, kızın dibinden ayrılmıyordum. Ayrıca deli gibi sürekli etrafa bakınıyordum.

"Evet, iyiyim."

Ona söylemeye utanmıştım. Korkmuştum. Anlat istiyordum, yalnız hissetmek istemiyordum ancak içimdeki korku buna izin vermiyordu işte. Lanet olsun bunları düşünmek bile gözlerimin dolmasına neden oluyordu. Hızla sıraya girerek tepsi aldım ve yiyeceğim kadar doldurup Chaeryeong'u takip ettim. Ortalarda bir yere oturmuşlardı. Ben ikisinin arasına geçip oturduğumda Ryujin ve Yuna'da ellerinde tepsiyle yanımıza geldi. Yemeğimi sessiz ve sakin bir şekilde yerken aynı zamanda diğerlerini de dinliyordum.

"Off! Önümüzdeki ayın başında deneme sınavi olacağız! Valla bıktım ya şu denemelerden! Hem okulda hem de dershanede oluyoruz."

"Haklısın, birde ilk beşe giremeyenler den ümidi kesiyorlar. Sinir bozucu bir şey."

"Müzik aletlerine paraları yokta denemeye paraları var mı?"

Jisu histerik bir biçimde gülüp yemeğini yedi. Onun bu haline gülerken gözlerim arkaya kaydı ve göz göze geldik. Uzun yağlı saçları, kumral teni, iğrenç bakışları... Beni fark ettiğinde çapkınca gülüp yanımıza doğru geldi.

Hayır, hayır, hayır.

Gelme.

Uzaklaş.

Kolunu Ryujin'in omzuna atıp kocaman gülümsedi ve herkese tek tek baktı. En son bakışları bende durduğunda sertçe yutkundum. Korkmaya başlamıştım. Ellerim titriyor, midem bulanıyor ve istemsizce gözlerim doluyordu. Artık gitmesi gerekiyordu.

"Naber Ryu?"

"Çek şu pis elini."

Ryujin, eliyle çocuğun elini ittirip havada kalmasını sağladı. Gözlerini benden hâlâ çekmiyordu, bakışlarını üzerimde hissediyordum. Kafasını başka bir yere çevirdiğini gördüğümde hafifçe başımı çevirip ona doğru baktım. Yuna'ya iğrenç şekilde gülümseyip göz kırptığında Yuna göz temasını kesmişti. Çocuk masadan uzaklaştığında rahat bir nefes vermiştim. Ancak biraz fazla sesli olmuştu ve tüm ilgi bir anda bendeydi.

"Yeji gerçekten iyi misin?"

Jisu'nun sorusuyla başımı salladım. Yalan söylemek istemiyordum ama bu durumu anlatmak zordu. Nasıl... Nasıl onun pis ağının vücudumda gezdiğini... Daha fazla yapamayacaktım. Onların önünde ağlayamazdım.

Hızla masadan kalkıp lavaboya ilerledim. Bu sefer lavaboya girdiğimde ilk işim kapıyı kilitlemek olmuştu. Belki kapıyı açar diye kabinlerden birine girip oraya kilitledim kendimi. Yere çömeldim ve daha fazla tutamadığım gözyaşlarımı serbest bıraktım. Acıyordu, çok acıyordu. Ağlayışımı tutamıyordum, her seferinde daha yüksek ağlıyor, çığlık atıyordum. Hıçkırıklarım, gözyaşlarımla karışmıştı. Nefes almak zor geliyordu, göğüsümdeki ağrı yüzünden nefes alamıyordum.

Dışarı kapının sesini duyduğumda korkuyla çığlık atıp geriye çektim kendimi. Yine gelmişti. İstemiyordum, istemiyordum, bana dokunmasını istemiyordum! Artık ağlamaktan çok fazlası olmuştu. Gözyaşlarım aralıksız akıyor, içimdeki o ağrı, his çıkmıyordu. Kurulu bir bomba gibi patlayacaktım.

"Yeni, kapıyı aç!  Benim Chaeryeong."

Chaeryeong olmayabilirdi. Ya yine oysa? Yalan söylüyorsa, kandırıyorsa beni? Ne yapacaktım ben? Sonsuza kadar burada yaşayabilirdim. Yeter ki o bana dokunmasın, yanımdan geçmesin, benimle aynı ortamda bulunmasın.

"Yeji, tatlım kapıyı aç hadi."

Chaeryeong'un sesi gibiydi ama taklit edebilirdi, değil mi? Sonuçta istediği her şeyi yapabileceğini biliyordu. Bende biliyordum, herkesten çok hem de.

Kapının zorlanma sesini duyduğumda içimdeki korku daha da güçleniyordu. Kalbim o kadar hızli atıyordu ki kalp krizi geçirecektim sanki. Kapının açıldığını duyduğumda bağırmaya başladım.

"Gelme! Dokunma! İstemiyorum, git!"

Bağırmaktan ve ağlamaktan boğazım ağrıyordu ve de dudaklarım kurumuştu. Umrumda değildi, bana bir adım daha yaklaşmıştı. Kabinin kilidi açıldığında korkuyla çığlık attım. Ancak karşımda o gözleri gördüm. Gökyüzünü içine almış gözleri... Ryujin karşımda durmuş çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. Yüzümü gördüğünde kaşları yumuşamıştı. Ayağa kalkarak gözlerine baktım. Ellerim, dizlerim hatta sesimde titriyordu ama umrumda değildi, beni kurtarmaya gelmişti. Yavaş bir adım attım ona karşı ardından hızla kollarımı boynuna sardım. O geldi sanmıştım, korkmuştum ama beni kurtarmaya gelmişti işte.

Sarıldığımda hiçbir şey yapmadı. Karşılık vermedi ama geri de ittirmedi. Güvende hissediyordum onun yanında kendimi. Sanki her şeyden beni koruyabilecekmiş gibi hissettiriyordu.

"İyi mısın?"

Kulağıma fısıldadığında kısılmış sesimle cevap verdim.

"Hayır ama güvende hissediyorum."

Ryujin tek elini belime dolamış ve yavaşça okşamıştı. İşte o an Ryujin'in kalbini hissetmiştim. Kötü biri olmadığını anlamıştım. Belki o da sadece acı çekiyordu. Benim gibi...

Yeni bölûmmmmmm

Hızli geldi biraaaz

Aşiri ağlamaklı bir bölüm oldu gibi ve sanki azıcık sıkıcıydı diğer bölüm daha iyi olacak sözzz🫡😗

Oy vermeyi unutmayınnnn 🫶🫶🫶

love me // ryejiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin