Merhaba ballarım. Farklı bir şeyler planlıyordum ama kendimi kalbimden geçeni yaparken buldum. Lütfen kızmayın bana.
Aile, ağabey, bebek karışması gibi klasik bir kurgu yazıyorum ama bildiğiniz klişelerden uzaaaaak baya. Bu kitapta aşkta var bilginize 🫠.
Sizi çook seviyorum. Desteklerinize ihtiyacım var.
Oy verip yorumda bulunmayı unutmayın lütfen.
Keyifli okumalar diliyorum.
🍂Sevgili 18 yaşım, geriye dönüp baktığında gülümseyecek kadar güçlü yapacağım seni. Kimsenin elinden tutmasına ihtiyacın yok, senin kimseye ihtiyacın yok...Başardın diyeceğim, başardın...
Sesli bir nefes verip hayal aleminden çıktım. Dudaklarımın kenarında asılı duran gülümsemeyi sildim hemen. Etrafa kısa bir bakış atıp el arabasını kaldırdım. Güneş tüm yakıcılığıyla başıma acımasızca geçiyordu ve kış geldiğinde bir daha yaz gelmemesi için dua etmeyeceğime dair yeminler etmeme neden oluyordu. Yaza girdiğimiz ilk haftanın sonunda ten rengim gözle görülür şekilde değişmişti. Nefret ediyordum bu durumdan. Tamamiyle beyaz değildim, esmere yakındım ve güneş beni gafil avlandığında hazin sona ulaşıyordum. Bazı kişilerin nasıl oluyordu da ten renkleri kavurucu güneşin altında değişmeden aynı kalıyordu? Buna imreniyordum açıkçası.
Alnımdan şakağıma akan terle nefes verdim. Sıcaktan nefes alamadığınız oluyor muydu?
Kumral saçlarım yanaklarıma terlediğim için yapışırken asık suratla el arabasındaki çiçekleri arka bahçeye getirdim. Buranın çalışanı bahçıvan olan, mavi tulumlu Resul amcaya bakındım.
"Gel kızım bırak şuraya onları, bunları bağlamamda yardım et."diye bana seslendiğinde, o yöne baktım.
Hemen dediği şeyi yapıp tersi istikamete döndüm. Elindeki iple bükülmüş gülleri bağlamaya çalışıyordu. Hemen el attığımda benim gibi terlediğini gördüm. Kıyamazdım ki.
"Ara ver istersen Resul amca, güneş çok geçti başına."diye öneri sundum. Yaşı altmışlardaydı, tansiyon ilaçları kullandığını görmüştüm ki güneş onun için hiç iyi değildi.
Bana bakıp güldü şefkâtle. "Bugün bitirmem gerek yavrum. Ama senin işin bitti."diyerek saatine baktı. Sonra bana döndü yeniden gülerek."Hadi git sen. "
İşimi bitirip doğruldum. "Sorun olursa ararsın beni , bir koşu gelirim ustam."diyerek güldüm, onunda gülmesine sebep oldum.
"Hadi ya!"
Bahçenin diğer ucunda benimle yaşıt olan Yağmur'un sesine döndüm. Resul amca ona kısa bir bakış atıp el arabasındaki çiçeklerle giderken saçlarımı geriye attım. Resul amca, Yağmur'dan pek hoşlanmazdı. Sivri dilli, saygısız ve havayi bir kızdı. Muhabbetim olan birisi değildi, beni sözleriyle aşağılamaktan başka bir şey yapmıyordu. İlk zamanlar ağrıma giden şeyler, ailemin bana davranışlarıyla artık kafama takacak bir şey olmaktan çıkmıştı. Tekrar bir bağırış sesi gelince gözümü diktim o tarafa.
Yağmur, Holmes ile oynamaya çalışıyordu her zamanki gibi. Ama Holmes onu sevmiyordu. Sahibi gibi soğuk bir köpekti sevmediklerine. Ağabeyinin köpeğiydi. Kaya ağabey, onu yavruyken getirmişti hatırladığım kadarıyla, beraber büyümüşlerdi. Kendisine bezetmişti köpeği böyle. Soğuk. Sürekli öfkeli.
Ben onları izlediğimi fark etti Yağmur. Yüzü alaylı bir gülümsemeye dönüştüğünde iç geçirdim. Asla anlaşamıyorduk. Asla.
Biz ailemle bu evin müştemilatında yaşıyorduk. O ise bu evin prensesiydi. Ve beni ezmekten asla geri kalmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnsanlar Bazen Kötüdür
Teen FictionBir tiyatro oynanmış. Ama başrol benmişim. Sorguladıkça anladım. Ben aslında hep gerçeklerden kaçmışım. Ağladım. Sonra hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalktım. Kalkmak zorundaydım. Bir oyun varsa ve başrol bensem en güzel şekilde oynamalıydım.