Gelmişti uzun seneler sonra tekrar annesinin memleketine.Gelmişti ama bu şehire karşı hep bir burukluk vardı hasta kalbinde.Kalbini sıkıştırıyordu geçtiği yollar.Bir insan geçtiği her sokakta yediği dayakların hesabını yapar mıydı?
O yapıyordu ve bu hasta kalbine hiç iyi gelmiyordu.Her bir anıda kalbi tekliyordu.Yol ilerlerken ezberlediği sokaklar onu geçmişe götürüp aklına o kötü anıları getiriyordu.
Lorenzo dalmışken arabanın önünden geçtiği parkla yüzünde hafif bir tebessüm oluştu.Bu tebessüm geçmişin mutluluğuna değil acısına olan bir tebessümdü.
Çok değil daha 11 yaşındayken Ardil'le bu parka geldiği için dayak yemişti dedesinden.Evde olsa belki içinde kalmazdı ama bütün herkesin önünde dövmüştü onu.O zaman çocuk yaşında olsa bile gururuna yedirememişti.
Kimse almamıştı onu dedesinin elinden.Kimin gücü yeterdi ki koskoca Azad ağaya.Sonra bir çuvalmış gibi onu arabanın bagajına atmıştı.Gerisini hatırlamıyordu.
Koskoca bir karanlıktı.Annesinin çığlıkları ile dolu bir karanlık..."Sen ne dersin kardeşim"Ona sorulan soru ile düşüncelerinden sıyrıldı
"Ha"ağzından çıkan nida ile Ardil başını iki yana salladı"Yine ne düşünüyordun"Lorenzo sorulan soruya cevap vermedi zira Ardil bu sorunun cevabını çok iyi biliyordu.Ardil bu sessizlik ile acı bir tebessüm etti.
"Geçti diyemem veya unutacaksın da diyemem çünkü bu hep senle beraber kalacak ama mutlu anılarla bunların üstü kapanacak"Aridil'in kurduğu uzun cümle ile Lorenzo'nun yüzünde büyük bir tebessüm oluştu.
Bu kötü geçmişine güneş gibi doğan ceylan gözlüsü vardı.Meva'nın varlığı yetiyordu onun için.O annesinden sonra Tanrının ona bahşettiği ikinci melekti.Lorenzo'yu en çok korkutan şey ise tekrar bir meleğinin elinde ölmesiydi.
"Tedavi nasıl gidiyor"Ardil'in sorusuyla tekrar düşüncelerinden sıyrıldı."İlaçlar işe yarıyor ama kalbimi çok yoruyor.Bazı zamanlarda öyle acılar çekiyorum ki bu kalbi söküp atasım geliyor."
Lorenzo'nun bu cümlelerinden sonra arabada sessizlik hüküm sürdü ve bu konağa varana karda böyle devam etti.İki can dostununda konuşacak çok şeyi birbirine danışacak bir çok sorunu vardı.Lakin ikiside nasıl anlatacaklarını bilemedi.
Sonunda konağa vardıklarında iki adamda bütün ihtişamıyla arabadan indi çevredeki insanlar onlara imrenerek bakıyordu.Cevredeki genç kızlar Ardil'e göz ucuyla bile bakamıyordu.
Zira hanımağa bakana haddini çok güzel bildirmişti.Bütün dikkat Lorenzo'daydı.Çünkü karşılarında uzun senelerdir burada olmayan ama Şahin ağanın biricik yeğeni vardı.Şahin ağaya çoktan haber gitmiş ve hazırlıklar başlamıştı.
Lorenzo etraftakileri umursamadan konağa girdi.Ardil'de onun arkasından konağa girdiğinde onları kapıda karşılayan karısına baktı.Kadın hafif bir tebessümle onlara bakarken Ardil'in kalbi pişmanlık ile kasıldı.
Lorenzo onlara bakan mavi gözlerle bir duraksama yaşadı.Birine benzetiyordu bu mavi gözleri.Boşverdi hemen kendini toparladı ve yengesinin yanına gitti.Yanına vardığında samimi bir şekilde tebessüm etti.
Şirin bu tebessümle içi rahatladı zira karşısındaki adam daha yeni bir buz dağını andırıyordu.Lorenzo elini uzattı. Şirin ona uzatılan ele baktı kısa bir süre ve ardından eli tuttu."Ben Lorenzo Orlando"dedi samimi bir sesle
Şirin duyduğu hem yabancı isim hemde aksanla arkadaki Ardil'e baktı sorarcasına.Çünkü ona Cihan diye bir adamın geleceğini söylemişti.Lorenzo yengesinin gözlerindeki soru işaretlerini görünce anlamıştı ne olduğunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pinhani
Teen FictionBu kadar okunacağını tahmin etmemiştim ilk bölümlerde çok fazla mantık hatası var ona göre okuyun.Bölüm sayısı artsın düzelticem.şimdiden okuyanlara teşekkür ediyorum Pinhani: Sana böyle uzakken Seni bir daha sevdim