7.bölüm

111 35 161
                                    

   Selam arkadaşlar nasılsınız? Yeni bölümü keyifle okumanızı dilerim. Lütfen olumlu olumsuz yorumlarınız ihmal etmeyin. Seviliyorsunuz.                  

  SENA

Ton'u ve aklımdaki soruları geride bırakmam gerekiyordu.

Başımın belaya girmesini istemediğim için hemen arkamı dönüp ilerledim ve ilk sağdan döndüm. Ben, tembel ve miskinim ama aynı zamanda bahtsız bedeviyim. Ne olacağı belli olmaz öyle değil mi? Tembel birine göre oldukça hızlı adımlar atıyordum. Sonuçta başka bir köşeyi döndüğümde başıma bir bela daha açmayacağımın garantisini kim verebilir ki?

Biraz dinlenip biraz yürüyerek okula vardığımda saat on bire çeyrek vardı. Okulun karşısında dururken şaşkınlığımı gizleyemedim. Adeta kaleye benziyordu ama içinde onlarca şatoya barındıran bir kale düşünün. Bütününe bakıldığında  mükemmel bir sanat eseri gibiydi. Bizim tarafta olsa kesinlikle dünyanın sekizinci harikası olurdu.

Ön tarafta revir arkada ise okul varmış. Revirin yanından geçip  okulu gördüğümde aklım çıktı. Revir şatoysa okulda bildiğiniz dev bir kale gibi görkemli, yüksek ve büyüktü. U şeklinde bir yapıydı. Orta kısmına bizim okuldan beş tane sığardı. Okulun girişinde kanatlarını açmış iki melek figürlü heykel vardı. Meleklerden  biri siyah diğeri beyaz renkteydi.  İhtişamlı melek figürlerine bakıp en anlatmak istediklerini merak ettim.

Dev kapılardan geçerken ağzım bir karış açık etrafa bakıyordum. E tabi ben avel avel ağzım açık etrafa bakarken "Lap" diye biri bana çarptı ve "Önüne baksana ezik." diye bağırdı. O an etrafa bakmayı bırakıp bana bağıran kişiye baktım. Karşımda duran kişi sanki güzellik yarışmasında ilk üçe girmiş kaslı ve ancak televizyon dizilerinde başrol olarak görebileceğim kadar yakışıklıydı. Bir an göz göze geldik ve çocuk şeytan görmüş gibi gözleri büyüdü. Adeta rengi karardı.

"Melisa! Çok özür dilerim. İnan sen olduğunu anlamadım. Sen olduğunu bilsem öyle dermiydim. Ne olur beni cezalandırma. Hay ben bu dilme."

Dedikten sonra kendi dilini koparırcasına çekmeye başladı.

"Ben eşeklik ettim. Bırak cezamı kendim vereyim"

Daha konuşmasını bitirmeden yüzüne sağlı sollu tokat atmaya başladı.

"Dur, ne yapıyorsun? Kendine vurup durma. Salak mısın sen?"

"Salağım tabi. Önüme bakmayıp sana çarptığım ve sonrasında kopasıca dilimi tutmadığım için bu okulun en salak insanı benim."

"Hayır senin suçun yoktu. Ben önüne bakmıyordum. Kendine kızıp durma."

"Melisa benimle dalga geçme. Ben seni anladım. Cezamı sonraya bırakıyorsun."

Bizim konuşmamıza şahit olan bir birinden yakışıklı ve güzel kızlar, biraz çekinerek bize yaklaşmaya başlıyorlardı. Okul okul değil de sanki güzellik yarışmasının ön eleme turuna katılanların bulunduğu kamp gibiydi.

Daha okula adımı atar atmaz yine bir şeye bulaşmıştım ama ne olduğunu bir türlü anlayamıyordum.

Kendine kızan çocuğa yaklaştım ve fısıltıyla "Bana bak, iki medeni insan gibi bu saçma duruma bir son verelim ve demin ki çarpışmayı hiç olmamış gibi sayalım. Sen yoluna git ben de yoluma. Yoksa bu muhabbet hiç bitmeyecek." dedim ve arkamı dönerek yürümeye başladım.

Devasa okulda hangi sınıfa gideceğimi bilmiyordum. Öğrenciler bana, sanki nesli tükenmiş bir türmüşüm gibi ürkerek ve garip bir şekilde bakıyorlardı. Muhtemelen okulun zorbaları tarafından kısa süre sonra zorbalığa maruz kalacağım diye düşünmeye başlamıştım ki köşeyi döner dönmez o meşhur zorba gurubu diyebileceğiniz bir grubu gördüm. Karşıdan bana doğru geliyorlardı. Ben bir zorbayı kokusundan bile tanırım. Karşımdan bana doğru gelen üç mini etekli, değişik renklerde saçını boyamış pon pon kız ve dört tane taş gibi yakışıklı genç beni görünce garip bir şekilde gülmeye başladılar.

BÜYÜLÜ AŞKIN YARAMAZ ÇOCUKLARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin