17- Sanrı

41 8 0
                                    

"Siz erkekler bir tuhafsınız! İnsan sizi yüreğinin bütün açıklığıyla sevdi mi, sevgisini gösterdi mi, hemen soğuyuverirsiniz; hem de nasıl! Ölsek kılınız kıpırdamaz."

Cimri, Moliére

🕳

Bir yaştan sonra mutlu uyanmanın bir lüks olduğunu düşünüyordum. Tuhaf bir his, anlam veremediğim bir heyecan, ulaşmayı hayal bile edemeyeceğim bir evre.

Ulaşmıştım.

Çok, çok fazla uzun zaman sonra, en son ne zaman mutlu uyandığımı hatırlamasam da, bugün mutlu uyanmıştım. Sebebini elbette ki biliyordum. Benim yerimde kim olsa zaten mutlu uyanırdı.

Attığım her adımda yer altımda biraz daha titrerken şirkette bir şeylere odaklanabildiğim nadir günlerden biriydi. Son zamanlarda yaşananlardan sonra bu da benim için lüks sayılırdı. Çalışmayı özlemiştim.

Elimdeki kalem ile stajyerin gösterdiği projenin belli yerlerine notlar alırken diğer elimle masadan destek alıyordum. Ben bunu yaparken oturduğu yerden kalkıp benim oturmamı istese de kabul etmemiştim.

"Şu pencereyi biraz büyütelim, odaya göre küçük kalmış. Onun dışında iyi gidiyorsun. Detayları daha sonra konuşalım olur mu?"

Aldığı cevaptan mutlu olduğunu belli ederek hevesle başını sallayınca gülümseyerek kalemini geri verdim. Kendimi enerjik ve verimli hissediyordum. Boş boş şirkete gelip gittiğim günler gibi değildi.

Gerçekten; çalışmak bana çok iyi geliyordu.

"Ahmet, projen hazır mı?" Adımlarımı ona doğru yönlendirip sorduğum soruyla beraber ayağa kalkınca elimle otur işareti yaptım.

"Hazır Erva Hanım, sunum için dosyayı hazırlıyorum."

"Tamam. Son halini bana da at, üstünden geçelim."

Kalktığı yere tekrar oturduğu sırada elinde dosyaları ve kahve ile bana yaklaşan Aslı'ya gülümsedim. Benim yokluğumda üzerindeki sorumluluk daha da artmıştı.

Uzattığı kahveyi ve dosyalardan bazılarını alıp yükünü hafifletmek istedim. O heyecanla konuşmaya başlayınca odama doğru ilerlerken dikkatimi tamamen ona vermiştim.

"Bugün toplantınız yok. Özel bir görüşme için randevu alınmıştı, onu da az önce arayıp yarına ertelediler." Tek kaşımı kaldırıp başımı sallarken "Kim?" diye sordum. Genelde müşterilerin çoğu ile zaten kendim görüşürdüm.

"Ay, unuttum Erva Hanım! Kusura bakmayın lütfen, hemen bakıp haber veriyorum." Aslı mahcubiyetini gözler önüne sererek notlarını karıştırmaya başladığında tebessüm edip "Sorun yok," diyerek rahatlatmaya çalıştım. "Öğrenince söylersin."

Rahatlamış bir şekilde başını sallayınca elindeki diğer dosyaları da alıp zaten önünde olduğum odama girmiştim. Günün geri kalanında çalışmayı düşünüyordum. Şirketi uzun süre boşladığım için hâlâ toparlanması gereken şeyler vardı.

Sonunda yeni çizilen projenin son halini onaylayıp devrettikten sonra bugünkü işim bitmişti. Saat de Baha'nın işten çıktığı saati gösterdiği için gülümsedim. Yanına gidebilirdim.

Dün gece yaşanan olaylardan sonra pek bir şey konuşmamış, odalarımıza dağılmıştık. Sabah uyandığımda da Baha çoktan çıkmıştı. Normalden daha erken gitmesine şaşırmış olsam da bunu önemsememiştim. Açıkçası biraz da özlemiştim.

Şirketteki işlerimi tamamen bitirip Ali'ye gideceğimizi haber verdikten sonra Aslı'ya birkaç dosya bırakıp aşağı indim. Her adımımı ayrı bir mutlulukla atıyor, şirketten uzaklaştıkça biraz daha neşeleniyordum. Bunun sebebi çalışmak istememem değildi kesinlikle. Baha'ya yaklaşıyor olmamdı.

GEÇMİŞİN POSTACISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin