8

6K 499 593
                                    

Tae ve Jungkook'un ilişkisi hakkında ufak bir şey söyleyeceğim.

Önceki bölümden de anlaşılacağı üzere Taehyung'un acımasız ve kimseye güvenmeyen bir katil olduğunu biliyorsunuz. Böylesi kalpsiz bir adamın Jungkook'u gördüğü ilk anda 'oha aşık oldum' deyip yelkenleri suya indirmesi çok saçma olurdu. O yüzden Tae'yi bu kadar soğuk işliyorum, yavaş yavaş açılmasını istiyorum. Yoksa diğer türlü bir anlamı kalmaz olayın.

Açıklama yapma gereği hissettim çünkü anlayarak ve kendinizi onların yerine koyarak okumanızı istiyorum. O zaman kitabı daha çok hissedeceksiniz.

İyi okumalar.

-

GEÇMİŞ

KİM TAEHYUNG

(+18)

Bir sigara yakmıştım.

Yine her zamanki gecelerden biriydi. Hiçbir işe yaramayan öylece geçip giden bomboş günler, tabi her gün birini ya da birilerini öldürdüğümü saymazsak.

İnsanlara tahammülüm yoktu, hiçbir şekilde. Önüme geleni öldüresiye dövmek, ağzından burnundan kanlar akana kadar bırakmak istemiyordum. Daha da fazlası, çeşitli işkenceler yapmak; yerde paramparça olmuş insan etleri görmek istiyordum. Etrafa saçılmış kemikler, parçalanmış bedenler, kopmuş gözler ve beden uzuvları. Beni bunlar çekiyordu kendine.

Psikopat mıydım? Belki. Narsist miyim? Olabilir. Acımasız mı? Alası vardı. Sadist biri miydim? Tartışılır.

Elimde kalan kan izlerinin köşedeki ıslak mendille şöyle bir üzerinden geçtim, son yıllarda gördüğüm tek şey bu renkti. Kırmızı. Hoş, görmeyi de seviyordum zaten.

Bir elimle bunu yaparken diğer elimdeki sigarayı götürdüm dudaklarıma, içime çektim iyice. Dudaklarım gerildi, ıslak mendili bir kenara attım. Başım ağrıyordu, lanet insan yalvarışları bazen çok sinirimi bozuyordu. Sus ve ölmeyi bekle. Ne diye götünü yırtıyorsun, amına koyayım. Zaten öleceksin, belli.

Sigara dumanını geri üfleyip gözlerimi kapattım ve parmaklarımla alnımı ovuşturdum. Sikeyim, bu baş ağrısı beni delirtiyordu.

Odanın kapısı açıldı birden, gözlerim hemen aralanarak hızla oraya döndü. Tam ağzıma dolan küfürü koyverecektim ki içeriye giren kadını görünce laflar boğazıma dizildi.

Jartiyer takımıyla birlikte neredeyse çıplak bir halde içeriye girdi yüzündeki o arsız sırıtışla. Ona şöyle üstünkörü bakıp önüme döndüm ve sigaramı içmeye devam ettim. Ben olduğum yerde geriye yaslanıp rahat bir pozisyon aldığımda o da tamamen karşıma gelmişti.

Diliyle dudaklarını ıslattı. "Seni istiyorum."

Sigaranın ucunda kalan küllere işaret parmağımla vurarak düşmesini sağladıktan sonra yan gözle ona bakmış; kaşlarımı yukarıya kaldırmıştım.

"Altıma girenlerin sonrasında öldüğünü biliyorsun, değil mi?" dedim soğuk bir sesle. Sırıtmış ve sigarayı içime çekmiştim.

Bu zamana kadar altıma aldıktan sonra hayatta bıraktığım insan sayısı azdı. Zevk mi dersiniz, manyaklık mı bilemem. Ben, öldürüyordum. Bu dünyaya öldürmeye gelmiştim, ben yaptıklarım da hiçbir neden aramayan bir adamdım. O an öldüresim varsa öldürüyordum, eğer şanslı günündeyse -yani benim içimden öldürmek gelmiyorsa - ölmezdi.

agent | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin