25

5.1K 397 460
                                    

İLK GÖZ AĞRIM AGENT 100K oldu ve geçti bilee🎉Agent'i okuduğunuz ve sevdiğiniz için çok teşekkür ederim hepinize, aşırı aşırı mutlu oldum.

BU ARADA HEPİNİZE İYİ BAYRAMLAAAR!! UMARIM ÇOK GÜZEL BİR TATİL GEÇİRİRSİNİZ. BAYRAMA ÖZEL YENİ FİC DE YAYIMLADIM, ÇOK HAYIRLI BİR İNSANIM BENCE.

-

Kader.

Kader denen şey nasıl bir büyüydü? Kötü bir şey olduğunda veya istediğimiz bir şey gerçekleştiğinde 'kader ya' diyerek geçebiliyorduk. Peki gerçekten kader miydi? Bizim yaptıklarımız doğrultusunda gerçekleşmiyor muydu bu olan şeyler? Aslına bakılırsa, tamamen umursamazlığıma veriyordum. İyi bir şey olduğunda ben yaptım, evet. Ama kötü bir şeyse kaderim de bu varmış. Çok mu nankördük, veya öyle miyim? Bilmiyorum.

Babamın yaptığı bu tehlikeli işler, taehyung'la düşman olmaları, benim ajan olarak gönderilmem? Her şey kaderin bir oyunu muydu? Tesadüf? Hah. Bu kadar basit olamazdı hiçbir şey.

Taehyung; benim bu zamana kadar karşılaşmadığım, yaşama hevesim en dibe düşmüşken beni kaldıran o yardım eliydi. Küçükken parkta koşarken dizlerimi kanattığımda, telaşla bana koşup beni kontrol eden annemdi. Taehyung; yemeye kıyamayıp odamda sakladığım o en sevdiğim çikolataydı. Taehyung, bu zamana kadar kimseye bahşetmediğim o derin sevgiyi gören adamdı. İçimdeki küçük çocuğu gören, beni tüm kalbiyle seven adamdı. O, birkaç ayda benim her şeyim olmuştu.

Bazen yıllardır yanınızda yaşadığınız, birlikte vakit geçirdiğiniz insandan bile alamadığınız sevgiyi; birkaç günlüğüne tanıştığınız kişiden alabilirsiniz. Ben taehyung sayesinde bunu anladım. O benim birkaç ayda en büyük iyikim olmuştu. Ben onu, kelimelere sığdıramayacak kadar fazla seviyorum. Çok, çok fazla.

Bu kader denilen şeyin bana taehyung'u vermesi en büyük şanslarımdandı. Ama ben mutlu olamıyorum, değilim. Çünkü sevdiğim adamı kaybetmeden deli gibi korkuyorum. Birkaç kez denedim, söylemek istedim. Ama yapamadım, olmadı. Dilime kadar gelen sözcükler öylesine sıcaktı ki, cayır cayır yanan ağzımdan kelimeler dökülmemek için geri boğazıma dizilmişti.

Yalan söylemekten, karşı tarafa bilgiler vermekten ve vicdanımla savaşmaktan o kadar yorulmuştum ki. Ama hep işin sonunda, kendimle cebelleşen ruhum ve bedenim arasında sıkışıp kalıyordum. Cesaretsiz, korkağın tekiydim.

Şimdi yanımda, kollarında huzur bulduğum adamın göğsünde yatıyordum. Kollarımla onu sarıp sarmalaştım, o da beni. Yine onun nefes seslerini, kalp atışlarını dinliyordum. Çok huzurlu olmam gereken yerde, çok kötü hissediyordum. Artık her şey ilerliyordu ve içimde öylesine pis bir his vardı ki çok fena şeylerin olmasından korkuyordum.

Yüzüm birkaç dakikalığına gülse, vicdanım suratıma bir yumruk çarpıyordu. Sen mutlu olamazsın, hain diyordu sanki. Gülemezsin. Kötü şeyler olacak.

Kafamı kaldırıp taehyung'un yüzüne baktım. Dudakları hafif aralanmış, kaşları çatılmış ve arasında bir çizgi oluşmasını sağlamıştı. O kadar masum ve tatlı görünüyordu ki, onun bir katil olduğuna asla inanmak istemiyordum. Düşünmek bile istemiyordum. Ama ben niye şaşırıyorum ki? Taehyung da beni masum biri olarak tanıyordu.

Oysaki ben babam ve taehyung'un düşmanları arasında ezilip kalan pislikten başka bir şey değildim.

Kaç dakika oldu bilmiyordum, öylece onu izledim. Her bir detayını ezberlemek, aklıma kazımak istercesine izledim. Çıkıntılı çenesini, elmacık kemiklerini, kirpiklerinin çevrelediği kapalı gözlerini, dudaklarını, kulaklarını, burnunu, alnına düşmüş saç tellerini. Kim Taehyung bir sanat eseri gibiydi. Ve ben de onu izlemeye gelmiş bir hayranıydım. Saatlerce bu şahesere sıkılmaksızın bakabilirdim.

agent | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin