23

5.2K 379 379
                                    

İnsan, akıl ve kalp arasında gidip gelen bir cambaz gibidir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İnsan, akıl ve kalp arasında gidip gelen bir cambaz gibidir. 

Ben, aklım ve kalbim arasında yürürken benliğimi kaybettim. Yanlışla doğruyu, yalanla dürüstlüğü, gerçekle hayali birbirine karıştırdım. Kendimi güçlü biri olarak göstermek isterken dünyanın en bitik, en kötü hisseden insanı oldum. Aklım karıştı, duygularım intihar etti. Şimdi bir cenazeden farksız, boşluğun ortasında savrulup duran bir kağıt parçası gibiyim. Üzerine basılıp geçilen, geriye dönüp bakılmayan bir kağıt parçası.

Eğer kendimi tanımlasaydım, kimse için bir değeri olmayan, hayatta hiçbir amacı olmadan yaşayan biri olduğumu söylerdim.

Evet, taehyung. Bana değer veriyor. Ama ben onun sevgisini, değerini, önemini hak etmeyecek kadar zavallının tekiyim. Bütün kalbiyle, hisleriyle bana güvenirken o; ben arkasından iş çevirecek kadar kötü biriyim.

Peki neden? Ne için? Sırf o öğrenmesin, beni biraz daha sevsin diye. Onun sevgisine muhtaç biriyim çünkü ben. Beni bir dakika bile sevmesi için kendimi soktuğum bu hâle acımıyorum bile. Her geçen gün, daha da biterken ben; sadece onun için yaşamaya devam ediyorum.

Ve bu yalan girdabında her seferinde daha çok batıyorum. Biraz daha, biraz daha.

Kendimi kaybediyorum, hislerimi, yaşama duygumu. Ben sadece kaybediyorum ve kazandığım tek şeyin taehyung olması için uğraşıyorum.

Beni aradı o adam. O kadar çok şey sordu ki bana, resmen manipüle edildiğimi hissettim. Elimden geldiği kadar bir şeyleri söylememeye, türlü yalanlar uydurmaya çalıştım. Ama karşı taraf salak değildi, ben ne kadar bir şeyler uydursam da eninde sonunda gerçekleri söylemem için beni zorladı.

Mesela bugün, onların mekanına geleceğimizden haberleri vardı. Ben telefonda nasıl olduğunu anlayamadan kendimi bunu itiraf ederken buldum. Anca konuşmamız bittikten sonra kendime gelmeyi başardım, sonra bütün her şey gözümün önünden bir hayal gibi geçip gitti. Üstten girip alttan çıkmış, sanki bir şeyler biliyormuş gibi konuşarak beni tuzağa düşürmüştü.

Nasıl kanabildim? Nasıl konuşabildim? Her seferinde neden her şey daha kötüye gidiyor? Ya benimle sürekli bu şekilde konuşup daha fazla bir şeyler öğrenirse? Ya benden daha fazlasını isterse?

"Jungkook?" Jimin'in sesiyle birlikte olduğum yerde korkuyla sıçradım. Jimin şaşırdı, elini omzuma koydu. "Hey, sakin ol. Korkutmak istemedim seni. İyi misin?"

Düşüncelerime öylesine dalmıştım ki dibime kadar gelen jimin'i bile fark edememiştim. "Şey," dedim kesilen nefesimle birlikte konuşmaya çalışırken. "İ-iyiyim ben, dalmışım bir an."

Jimin'in kaşları çatıldı, yanıma oturdu. "Jungkook, iyi görünmüyorsun. Gerçekten iyi misin?"

İyi misin sorusuna gerçekten doğru cevap vereli ne kadar olmuştu ki? Hatırlamıyordum.

agent | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin