GEÇMİŞ
-Kim Taehyung-
Kendisini bir çölün ortasında yapayalnız kalmış gibi hissediyordu.
Elinden tutan, yardım eden kimse yoktu. Ona tek yardım edebilecek kişiye bir şey söylemeye korkuyor, kendi kendinin başının etini yiyordu. Bunları yaşamak için daha çok küçüktü, böyle bir şeye mâruz kalmak için daha çok masumdu.
Bazen hayatın bize çizdiği yolları değiştiremeyiz, yapacağımız tek şey o yolun hedefine zorla da olsa ulaşabilmektir. Kim taehyung, bunu yapmaya çalışıyordu. Yorgundu, çok yorgundu. Bu yol, hiç bitmeyecek gibi geliyordu ona. Sürekli annesinden cezalar alıyor, babasına karşı bilmeden ağzından kaçırdığı ufak kelimelerin bile bedelini fena şekilde ödüyordu. Söylenmemesi gereken, anne ve oğul arasında olan kelimeler...
Gece annesi tarafından kapkaranlık odasında ürkütücü masallar dinleyerek uyumak zorunda kalıyor, kabus dolu rüyaların etkisinde gece aralıklarla hıçkırarak uyanıyordu. Ağlamaktan, korkudan göz kapakları şişiyordu. Kendisini öyle bir strese ve bilinmezliğe boğmuştu ki, uzun zamandır midesinden ne geçtiğini bile bilmiyordu artık. Zayıflamıştı, haddinden fazla zayıflamıştı. Yanından geçen biri çocuğun çıkıklaşmış kemiklerini görebilirdi.
Babası ona bir bakıcı tutmuştu. Kim taehyung onunla tek kelime bile etmiyordu. Kadını tersliyor, yüzüne bile bakmıyordu. Nefret ediyordu, her şeyden. Babası ona güçlükle alması gereken vitaminleri veriyordu.
Ama çocuğun gözünün önünden annesinin o hâli gitmiyordu.
Ve daha da fazlası, o telefon görüşmesi artık bir şeylerden şüphelenmeye başlamasını sağlamıştı. Annesinin biriyle olan telefon konuşmasına, yanlışlıkla denk gelmişti ve bu bütün hayatının o saniyeler içinde çökmesine neden olmuştu.
"Sikine güvendiğini söylemiştin, haklıymışsın. Kocam senin yanında aptal bir çömez kalıyor, biliyor musun? Paramı gece hesabımda istiyorum, koca adam. Saksonun da artı bir parası olacak değil mi? Yoksa bu amcığı bir daha becerebileceğini sanmıyorum. Oh, tamam o zaman. Yarın tekrar görüşeceğiz, bebeğim. Ne? Hayır, taehyung ne anlayacak Tanrı aşkına? O aptal çocuk, vücumdaki morlukları gördüğü için benim hasta olduğumu düşünüyor. Ağladı biliyor musun? 'Anne ne olur sana bir şey olmasın!' diyor. Hahahha. Aptal, aynı babası gibi."
Taehyung, ayaktaydı. Ayaktaydı ama ruhu yıkılmıştı. Bitmişti. Tükenmişti. Dünya o saniyeler içinde başının üzerine yıkılmış, içindeki sevgi bir kül gibi etrafa savrulmuştu. Yanaklarından hızlıca savrulup giden gözyaşlarını hissetmemişti bile. Gözleri dolmuş, sinirden boğazı yanmıştı. Yumruklarını sıkarak kendisini doğruca odasına atmıştı.
İşte şimdi annesi yine yoktu. Babası iş için yurt dışına gitmişti ve annesi onu evde tek başına bırakmıştı. Sabaha karşı eve gelecek, yorgun bir hâlde kendini yatağına atıp akşama kadar uyuyacaktı. Kocası eve geldiğinde de hazır aldığı yemekleri önüne koyup oğluyla çok güzel vakit geçirdiklerini, oynadıklarını ve ders çalıştıklarını söyleyecekti. Sonra küçük taehyung bunu onaylamak zorunda kalacaktı çünkü doğruyu söylerse alacağı cezaların farkındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
agent | taekook
Mystery / Thrillerbabasının zoruyla karanlık işlere bulaşan jungkook, ajan olarak katil kim taehyung'un yanına girer