Dumbledore beni görünce kaşlarını çattı, gözleri kanlar içinde kalmış kıyafetlerimde oyalanırken eliyle oturmamı işaret etti. Masanın yanındaki koltuğa oturdum ve derin nefes aldım. "Profesör odamda bir ceset var" Dumbledore endişesini gizlemeye çalışarak derin nefes aldı "bayan Grindelwald odanızı bir süreliğine boşaltın ve emin olun peşinizdeki katili bulucam" gülümsedim. Dumbledore'un bana güvenmesi iyi gelmişti.
Tom
Grindelwald'ın yanımdan ayrılmasıyla notu incelemeye başladım. Bunu yazan her kimse üzerinde parmak izini bırakabiliceğini düşünmemesi aptal olduğunun kanıtıydı. Demekki profesyonel katilimiz bir aptaldı. Büyük salona girdiğimde notu cebime koydum ve baş şüphelimizin yanına ilerledim. "Nott" beni görünce vücudundaki gizlemeye çalıştığı gerginlik burdan bile görünüyordu. "Konuşucaz" Theodore oturduğu yerden kalktı ve kendini beğenmiş bir ifadeyle yakasını düzeltti "seninle konuşucak bir şeyim yok" yumruk yaptığım elimi sıkarak sakinliğimi korkumaya çalıştım. Grindelwald için sakin kalmalıydım. Aramızdaki mesafeyi kapatarak kulağına yaklaştım "eğer bu işin arkasında sen varsan senin kalbini söküp o kızın elini veririm. O kızın göz yaşlarının bedelini sana çok ağır ödetirim" geri çekildim ve bir kaç adım geri giderek ondan uzaklaştım "Riddle" kaşlarını çatmış bize doğru gelen kızın üzerindeki beyaz elbise ona fazlasıyla yakışmıştı küçük kıza hayran olmamak elde değildi. "Noluyor burda?" bir bana birde Nott'a bakıp bizi sorguluyordu "Tom bütün bu olanlardan beni sorumlu tutuyor" Theodore'un söyledikleriyle bakışlarını bana çevirdi "Riddle? sana tüm bunları sevgilimi suçlaman için anlatmadım" beni aptal herif için suçlarken kendimi zor tutuyordum. "Onu kırmaya hakkın yok-" sözünü keserek üzerine yürümeye başladım. "Sevgilinin ya da senin ne düşündüğün umrumda bile değil! benim amacım bu okulda rahatça dolaşan katili bulmak ve şüpheli listemin başında sevgilin var"
"saçmalama Theodore bana bunu yapmaz" ayağını yere vurarak söyledikleri konusunda oldukça ciddiydi. Sinirlendiğinde ayağını yere vurarak konuşuyordu ve bunun farkında değildi. "Hem sen neden bana güveniyorsun ki? babam bile bana inanmadı! neden sen bana inanıyorsun!" çünkü seni seviyorum söylediğin her kelime içimde güven duygusu uyandırıyor.
"sana inandığım falan yok belkide bu işin arkasında ikinizde varsınız ve duygu sömürüsü yapıp insanları kandırıyorsun! nerden bilicem?" gözlerinde gördüğüm hayal kırıklığı içimde büyük bir acıya sebep olmuştu. Benden bir kaç adım uzaklaştı "güveniyorsun sanmıştım" dolan gözlerinden düşen yaşları umursamadan kalbini dahada kırarak "sana güvenmiyorum bence sende kimseye güvenme" diyerek kalbinin üzerine basıp geçmiştim. yapma, bana böyle bakma...
Sertçe yutkundum ve yanından geçerek büyük salondan çıktım. Peşimden geliyordu bundan emindim ama arkamı dönüp bakmaya niyetim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑙𝑜𝑣𝑒 𝑡𝑟𝑎𝑛𝑠𝑓𝑜𝑟𝑚𝑎𝑡𝑖𝑜𝑛
Fanfiction"gülüşün" "ne varmış gülüşümde?" uzun süre gözlerime baktı ve düşündü. "hayat..." - a Tom Marvolo Riddle fiction.