Her kes masaya oturmuştu. Mila bir anda durup "küçük kız daha uyanmadımı?" Ateş başını hayır anlamında sallayarak "ben odadan çıkarken uyanmamıştı." Lena "alla alla aslında erken uyudu niye uyanmadı ki?" Erkeklerin hepsi aynı anda omuz silkmişlerdi. Hiç biri kıza inanmıyordu haklıydılarda ama sevgilileri için şimdilik bir şey yapmiycaklardı. Ateş telefonunu çıkartıp "alo Semih şu dünki gelen kızı araştırsana kimmiş? Kimin nesiymiş? Bizle bir ilgisi var mı? Öğren bana haber et" diyerek semihin bir şey demesine izin vermeden telefonu kapatmıştı. Mila "aşkım küçücük çocuktan mı şüpheleniyorsun?" Ateş çatalındaki salatalığı ağzına atıp "bebeğim ben ne küçük çocuklar gördüm zararsız gibi davranıp düşmanlatımın kullandığı. Küçük çocuklar daha tehlikelidir çünkü onlar masum gözükürler bu yüzden onları kullanmaktan hiç çekinmezler." Mila Ateşin gözlerine bakmıştı. Ciddi gözüküyordu. Gerçekten bu caniliği yapılıp yapılmadığını düşünmeye başlamıştı. Kumsal "Mila kuzum iyimisin?" Mila kumsala bakıp "nasıl bu kadar cani olabiliyorlar ya!" Der. Masadan kalkıp odasına çıkar. Küçük kızı uyandırmak için yatağın kenarına oturup eliyle kızın saçlarını okşar. Küçük kız hemen uyanıp elini iter. Ne olduğunu anlamamıştı. Mila "merak etme güzelim sadece kahvaltı için uyandırmak istedim. Hadi gel kahvaltı yapalım." Diyip başına buse kondurur. Küçük kız kafasını sallayarak ayağa kalkar. Mila onu kucağına alarak önce banyoda elini yüzünü yıkar. Sonra merdivenlerden inip masaya döner. Savaş göz devirerek "günaydın küçük bayan. İsmini söylermisin?" Küçük kız gözlerini kısarak "bayan mı? Sen kızlarla nasıl konuşulacağını bilmeyen bir insansın. Doğru ya sen kızlarla konuşmak yerine onları öldürmeyi tercih ediyorsun." Küçük kız yanlışlıkla ağzından bir şey kaçırmıştı. Savaşı tanıdığını. Savaş kaşlarını kaldırıp "ne demeye çalışıyorsun? Sen nerden çıkardın bunu şimdi? Ben ne zman kızları öldürdüm?" Küçük kız yutkunarak "bir tane filmde görmüştümde onun için hep merak etmişimdir nasıl bir his diye. Kusura bakmayın sizide kırdım. İsmim öykü." Diyip işin içinden çıkmaya çalışır. Ama Mert inanmayarak "hiç inandırıcı değil öykü." Küçük kız masum masum bakmaya çalışıyordu ama nafile Mila bile inanmamıştı bu sefer. "Peki öykücüm biz biraz dışarda hava alalım belliki abilerin biraz düşünecek." Küçük kız tamam anlamında başını sallayıp Milayla bahçeye çıkar. Mila küçük kızın önünde eğilip ellerini tutar. Tam gözlerine bakarak "Öykü. Sen. Nasıl desem. Yani. Bize yalan söylemiyorsun dimi?" Küçük kız kafasını hayır anlamında sallayarak "neden size yalan söyliyim ki?" Der. "Öykü bak şuan ne olup bittiğini bilmiyorum ama sen şuan bana her şeyi anlat ki ben sana yardımcı olayım. Seni tehditmi ediyorlar? Çünkü film olayı bana da inandırıcı gelmedi." Milanın konuşmasına küçük kız daha da dikkatli bakar gözlerine. Gerçekten şevkat vardı Milanın gözlerinde. Küçük kız bu yaşta gözlere bakarak anlayabiliyordu çünkü o kadar çok insan tanımıştıki iyi kötü hırlı hırsız... Hepsini. Küçük kız bu yaşında erkeklere güvenilmeyeceğini bile anlamıştı hemde çok iyi anlamıştı. Kar yağan bir gecede. O evde. Neler neler görmüştü. Küçük kız yaşadıklarından dolayı kimseye güvenmesede Mila ona güven veriyordu. Gözlerindeki anlayış arzusu küçük kızı çoktan etkisi altına almıştı. Gözleri dolarak "size her şeyi anlatsam bana anlayışla yardım eder misiniz? Çünkü siz o adamın anlattığı kadar kötü insanlar değilsiniz. Yani ben şuan öyle düşünüyorum. Bana o kadar şevkatle bakıyorsunuz ki ben. Ben ne diycemi bilmiyorum. Ama emin olun kendimi ve ailemi korumak için. O adam bana söz verdi ama ben o adama inanmıyorum. Zorunluluktan yapıyorum. Ailem... Benim ailem ölmedi. Ben... Ben Öykü değilim. Ben Nehirim. Benim gerçek adım Nehir." Mila anlamaz gözlerle Nehire baktı. Nehirde onu anlaması için yalvaran gözlerle. "O adam kim Nehir?" Nehir ağlayan gözlerle Milaya bakıyordu. Mila Nehirin gözlerine sorun yok yanındayım anlamında bakmıştı. Nehir bunu anlayarak. "H-hamza." Mila şok olmuştu. Hamza. Hamza Ateşin ezeli düşmanıydı. Mila Hamzayı tanımıyordu ama kendisini Hamzanın vurduğunu biliyordu. Ateşin sinirlenmesinin sebebininde o olduğunu biliyordu. Semihin ağzından çıkan isim ve o isimle birlikte sinirlenen Ateş. Hamza. Mila gözlerini yumdu ve tekrar açtı. "Neden?" Dedi sadece kısık bir sesle. Nehir gözlerini kaçırdı. Mila eliyle çenesini hafifçe tutup başını kendine çevirdi. "Söyle bana Nehir. Neden? Neden yaptın bunu?" Nehir gözlerini kapatıp açtı ve "yıllar önce bir kış gününde kar yağmıştı ve ben çok mutlu olmuştum. Anneme yalvardım dışarı çıkmak için ama annem olmaz dedi. Babama döndüm bu sefer babama yalvardım babamda bana kıyamadı ve izin verdi. Sadece 10 dakika oyniycaktım karla ama bir tane yaşlı amca geldi. Elimi tuttu ve babamın beni çağırdığını söyledi. Bende inandım. Gerçekten babam beni çağırdı sandım ama yanılmışım yaşlı amca beni bir eve götürdü ne kadar çığlık atsamda benim her yerime dokundu. Bana oyun oyniycaz dedi. Bende bana dokunmadan oynarız dedim. Ama bilmiyordum ki o benimle oyun oynamak istemiyor diye. Pantolonunu çıkardı ve benimde kalın eşorfmanımı çıkardı. Utanmıştım ilk defa annemden başkası bakmıştı. Orda ben çok ağladım. Çok acıyor lütfen bırak diye yalvardım ama bırakmadı. Ben orda ne olduğunu anlamadım. Beni çırılçıplak bir şekilde kara attı. Üşümüştüm. Hemde çok. Evin yolunu bilmiyordum. Kayboldum. Beni Hamza buldu ve beni yanına aldı. Babamda benim yokluğumda işe gitmemiş. Beni bulmak için işinden vazgeçmiş sonra bütün paramızı kaybetmişiz. Babam kendini çok suçladı ama onun bir suçu yoktu ki o sadece benim üzülmemi istememişti. Hamza beni aileme geri verdi. Ailem toparlanamadı. Para sıkıntıları çekiyorduk. Annem işe başlıyamadı. Babamsa iş arıylrdu. Sonra Hamza aileme bir şey teklif etti. Benim buraya gelip her şeyi Hamzaya aktarmamı. Ailem kabul etmedi. Büyük miktarda para vericekti ama ben inanmıyorum vermiycek. Eminim. Ama verirse ailem çalışmak zorunda kalmaz. Benim yüzümden çektikleri zaten yeterli. Ailem ne kadar istemesede ben onları ikna ettim. En sonunda da buraya geldim. Ama Hamza bana sizin kötü insanlar olduğunuzu söyledi. Sen kötü bir insan değilsin ki. Biliyordum bana yalan söylediğini. Özür dilerim..." Nehirin anlattıklarına Mila donup kalmıştı. Neler yaşamıştı bu küçük yaşında. Nefes almakta zorlanarak onu kollarının arasına aldı. "Asla sana bu konuda kızmam sen... Sen sadece ailen için yaptın burda suçlu olan sen değilsin burda suçlu olan Hamza. Senin bir suçun yok tamam mı?" Nehir başını tamam anlamında sallar. Mila tam ayağa kalkıp "bence bunu diğerlerine de anlatalım yoksa-" Nehir hemen Milanın elini tutar "içerde olmaz! Şey. Ben evdeki bütün odalara ses kayıt cihazı koydum da." Mila anlayışla başını sallar. "Tamam o zman biz hiç bir şey konuşmadık. Bu olayı ben müsait bir zamn da hepsini dışarı çıkartarak anlatırım. Sende yanımda olursun. Olur mu?" Nehir olur anlamında başını sallar. İkiside içeri geçer. Ateş bakışlarını ikisinin üzerinde gezdirir. Ateş bir şeyler olduğunu anlamıştı. "Sen niye ağlıyorsun?" Diye soru yöneltince Ateş Mila ve Nehir tedirgin olur. "Filmin sahnesini bana anlattı da sevgilim bende dayanamadım. Duygusal anıma denk geldi demek ki?" Nehir de başını hızlıca salladı. "inanmadım ama neyse yenge sonuç olarak sen bizim arkamızdan iş çevirmezsin. Ha bu arada Öykü annenle babanın isimlerini söyle." Barış Milaya güvenilir bakışlar atarak bu cümleleri kurmuştu. Öylü Milaya bakar. Mila ne oldu anlamında göz kırpınca Nehir "ben sana bir sahneyi anlatmayı unuttumda onu da anlatsam olur mu?" Mila diğerlerine bakar. "Tabiki anlatabilirsin." Nehir eliyle eğil işareti yapar. Mila eğilince Nehir Milanın kulağına "Hamza bana anne ismimin Melek baba ismimin Adnan olduğunu söyledi. Ben ne diycem. Yani ben size yalan söylemek istemiyorum artık." Mila gözlerine bakar ve diğerlerine bakarak "Ne-öykü sen bana şimdi bu sahneyi söyledin ya güzelim. Şimdi anne ismini bana ne demiştin. Melek miydi? Masal mı?" Nehir anlamıştı. Yalan söyliycekti. "Melek." Dedi. "Peki baba ismin güzelim." Nehir gülerek "Adnan." Der. İkiside güler. Mila Barışa "artık araştırıp bakın ben Öyküye güveniyorum." Der...
Akşam olmuştu. Nehir hemen hemen her şeyi Milaya anlatmıştı. Ateş bu kadar yakın olmalarına sevinmemişti. Sonuç olarak kız yalan söylüyorsa ve ihanet edicekse Mila üzülecekti (ay Allahım hala daha ihaneti değilde Milayı düşünüyo bu ne güzel bir akıl bu ne güzel bir incelik ya Rabbi sen bana ince düşünceli bir ateş ver. Amiiinnnn!) Her kes yatınca Nehir yine kalkıp Hamza nın yanına gidiyordu. Bu sefer Mila da ayaktaydı. Nehir yine merdivenleri alıp duvara yasladı. Tırmanıp duvarın arkasındaki Hamzaya baktı. Hamza kollarının altından tutup "iyi iş çıkardın küçük bayan. Hahahaha. Banada desene şu film sahnesini. Hahahahaha." Küçük kız iğrenerek Hamzaya bakmamak için kendini zor tutuyordu. "Şimdi sırada ne var?" Diye sordu alayla kücük kız. "Hiç bir şey. Bende sıra. Yarın gelip alıcam seni Nehir ve hepsini öldürücez." Nehir korkmuştu onlara zarar gelsin istemiyordu ama bir şeyde belli etmek istemiyordu. Bunu hemen Mila ablasına söylemek için başını sallayıp. "Ben gideyim yakalanırsak sorun olur." Der. Hamza da onu duvarın üstüne bırakır. "Bu arada Mila ya anlattığın film ne filmiydi?" Diye soran Hamzaya Nehir şaşkınca bakar. Babasıyla küçükken izledikleri bir filmi söyler. "Bir tane asker bir kadını kurtarmak isterken bacağından oluyor ve şirkette başka bir işe başlamak için çabalıyor o sırada karısı ve çocukları ateşin içinde kalıyor onu kurtarma olayı falan. Ama bu Mila denen kadında buna ağladı. Bide o kadının sevgilisi uzun boylu, her halde 190 falan boylarında, kaslı, kumral, kahve rengi gözlü, soğuk bir tip ama sevgilisine sıra gelince buzları eriyen, kendini beğenmiş ama bir o kadarda sevecen, hafif kemikli burnu ve dolgun dudakları olan adam varya" Ateşten bahsetmişti. (Burda bir okuyucum Ateşin fiziksel özelliklerini istediği için anlattım.) "Maşaallah kızım ne güzel tespitlerin var. Bu olsa olsa Ateş olur. Eee ne olmuş ona?" Der gülerek. "Heh işe o bana hiç mi hiç inanmıyor." Nehir konuyu değiştirmişti. Hamza "biliyorum inanmaz. O önüne gelene güvenmez. Önce tanımalı." Der ve sonra ekler. "Tamam hadi git bakalım küçük bayan. Hahahah. Bu çok iyiydi ya offf." Nehir duvarın arkasındaki Hamzayı bırakarak merdivenlerden aşağı iner. İçeri girdiğinde Milayla birlikte banyoya girerler. "Ne oldu? Ne dedi?" Mila Nehire umutla bakarken Nehir Milaya kırgın bir tonla bakar. "Özür dilerim. Sizi öldürme planları yapıyor. Yarın beni alıcakmış ve sizi öldürücekmiş. Keşke bu işe hiç görmeseydim." Mila hemen Nehire sarılır. "Sen olmasaydın kim bilir kim bizi kandıracaktı ve bize hiç bir şey demeden ölmemize göz yumucaktı. Teşekkür ederim Nehir. Her şey için." Nehir biraz olsun mutlu olmuştu. İkiside geri yatağa döner. Nehir bu seferde Milalarla yatıyordur. Ateş gözlerini açar. "Mila?" Neden uyanık olduğunu sorguluyordu Ateş. Mila Ateşin gözlerine bakar. "Efendim sevgilim?" Evet yine o meşhur söz. Sevgilim. Ateşin bütün kalbinin eridiği kelime. Ama bu sefer bundan taviz vermeyerek. "Niye uyanıksınız siz?" Diye sorar. Mila da ses kayıt cihazlarına önem vererek. "şimdi bebeğim ben daha yeni uyandım baktım bizim küçük Nehir uyanık ayakta ne olduğunu sordum. Oda bana lavobaya gitmesi gerektiğini söyledi bende onu lavaboya götürdüm. Bunda bir şey yok ki aşkım. Ama sen inanmıyorsan oda senin bileceğin iş. Sonuç olarak ben Nehiri Lenaların yanına atıp seninle Ateşler Milalar büyütmek isterdim amaaaa sen bilirsin birtanem. Yani ben senin düşünceli karınım." Mila bilerek bütün eridiği kelimeleri söylemişti. Tabikide olmuştu Ateş yine Mila ya öyle bir bakmıştı ki tekrar aşık oluyordu resmen. Ateşler Milalar dediği yerde gözleri parlamıştı. Mila bunu gördüğünde bu fikri şu işten kurtulur kurtulmaz halledicekti. "Milalar. Ateşler. Öylemi?" Ateş hem Nehiri hem de Milayı kıdıklaya başlar. İkiside kahkahalar atar. Ateş de gülerek gıdıklamaya devam ediyordu. En sonunda hepsi yorulunca Mila Ateşe kaş göz yaparak onu banyoya gönderir. Sonra Nehiride alıp banyoya geçer. Ayeş anlamaz gözlerle ikisine bakıyordu. "Sevgilim" Mila yine aynı şeyi yapıyordu. Ateş sinirlenmesin diye onun sevdiği kelimelerle anlatıcaktı her şeyi. Ateş "bir şey mi oldu bebeğim?" Nehir Ateşin elini tutarak "lütfen bana kızmiycana söz ver." Ateş dizlerinin üstüne eğilerek "neden kızayım ki küçük Öykücük" der. Nehirde "Nehir." Der. Ateş anlamaz gözlerle Nehire bakar. "İsmim. Nehir. Öylü değil. Ateş abi beni yanlış anlama ama ben." Ateş Nehiri durdurur. Sinirlenmişti. Yalan söylemişti. Düşündüğü gibiydi. İhanet. En nefret ettiği şey. Gözlerindeki alevleri Mila görmüştü ve ellerini Ateşin ellerinin üstüne koyacakken Ateş ayağa kalkıp elini geri çekmişti. "Sen. Sen bunu biliyormuydun. Mila. Bebeğim. Bilmiyordum de sevgilim. Lütfen." Yalvarır gibi söylemesi Milanın zoruma gitmişti ama yalan söyliyemezdi. "Biliyordum" evet Ateşin en korktuğu şey. İhanet. Hemde sevdiği, aşık olduğu kişiden olan ihanet. Yalan...
Kusura bakmayın uzun zamandır bölüm atmadım. Bundan sonra söz vermiycem. Söz verince aksilikler çıkıyor. Bir dahaki bölüm ne zman gelir bilmiyorum. Acaba Ateş Milayla Nehiri dinliycek mi? Reklamlardan sonra... Sizleri seviyorum. Muaaahhh😘♥️
![](https://img.wattpad.com/cover/344292604-288-k70122.jpg)