Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
★
"İnanabiliyor musun Jeongguk resmen kendi elleriyle şiir kitabı yazmış bana!"
Karen her cumartesi olduğu gibi yine Jeongguk'un evindeydi.
"Çok tatlı Karen... Adına çok sevindim!"
Karşısındaki kumral kız şaşırarak arkadaşına bakarken göz devirmemek için zor tutmuştu kendini.
"Çok mu tatlı? Yırtıp attım kitabı, kaçıncı yüzyıldayız şiir mi kalmış! Bana pahalı bir şeyler alabilirdi."
Jeongguk, şaşkın şaşkın arkadaşına bakarken Karen, umursamadan çantasından çıkardığı sigara için çakmak arıyordu.
"Çakmak nerede?"
Güzel çocuk bir süre etrafa bakınsa da aklına bir yer gelmeyice dudağını bükerek konuşmuştu.
"Yoktur ki bende çakmak."
Karen oflayarak ayağa kalkıp işini görecek bir şeyler aramıştı.
"Şöminenin üstüne kibrit vardı Karen!"
Bunu duyan kız uzun topuklarının ve kısa eteğinin izin verdiği kadar koşmaya çalışıp şöminenin üstündeki kibrit kutusuna uzanmıştı hemen.
"Jeongguk! Tırnaklarım çok uzun, yakar mısın benim için?"
Jeongguk, uykusuzluğun verdiği huysuzluğa rağmen arkadaşını kırmayıp kalkmış ve elinden kibrit kutusunu almıştı.
"Ne senin bu halin, dolabında neler neler var, gördüm. Neden böyle giyiniyorsun?"
"Yaşamaya mecalim yok diyorum sana, süslenmekten bahsediyorsun."
Uzun boylu kız sadece göz devirmekle yetinirken sigarasına kavuştuğu için mutluydu o an.
Kapı zili çaldığında Jeongguk olduğu yerden sıçramış ve hızla kapıya koşmuştu.
Kapıyı açtığında kızlar hızla içeri girmişti kendi aralarında gülüşürken. Jeongguk hepsini selamlayıp tam kapıyı kapatırken soluk seslerini işitmiş ve dışarıyı kontrol etmişti.