Karşısında gördüğü yuvarlak gözlüklü renkli çocuğa döndü Jeongguk. Üstünde beyaz gömlek ve altında da lacivert şortu vardı. Elindeki sigarayı yere attı ve sonunda hedefi olan çocuğun olduğu kaldırıma vardı.
Jeongguk, karşısındaki samimi gülüş ile ister istemez güldü ve sarıldı tanıdık yüze. Çocuk görmeyeli tarzını mı değiştirmişti?
"Ne kadar şıksın bugün."
"Senin kadar değil."
Gülümserken karşıdan karşıya geçmişlerdi beraber. Jeongguk, uzun zamandır giymeye utandığı kıyafetlerini giymişti. Aslında çekinecek bir şey olmadığını da fark etmişti bir yandan.
"Şık mıyım?"
"Her zaman ama bugün çok güzel olmuşsun."
"Teşekkür ederim."
Dedi ve çocuğun yönlendirdiği masaya oturdular. Bilgisayarını hızla topladı ve çantasına koydu. Jeongguk ile kafede bir şeyler içme fırsatını asla kaçıramazdı. Üstünde uğraştığı proje tamamen umrudışı olmuştı bir anda.
"Nicolas, bilgisayar mühendisi falan mısın? Öyle bir enerji aldım."
"Mimarım ben. Nico diyebilirsin, çekinme yani."
Jeongguk, masaya dirseğini yasladı ve çenesini eline yaslayarak çocuğa baktı.
"Biliyorum."
"Nasıl?"
Dedi çocuk, olayı kavrayamadı.
"Nicolas seksi bir isim bence. Sen sevmiyor musun?"
"Öyle mi?"
Kafasıyla onaylamıştı kumral çocuğu.
"Artık seviyorum adımı o halde."
Jeongguk gülümsediğinde garson gelmişti yanlarına. Açıkçası bir şey içmek istemiyordu ama içmezse ayıp olacaktı. Sanki oturmak için bahane etmiş gibi duracaktı kendince.