Ani Gelişmeler

65 6 62
                                    

Katsuki Bakugou

Deku da, Tomura piçi de bu gece bizde kalmışlardı. Bu sefer pek bir şey diyememiştim. Emi'nin ona ihtiyacı vardı. Onunla beraber uyumaya, onun sevgisine, hepimizin sevgisine.

Koca karının zoruyla Deku için yer yataklarından birini sermiştim. Her ne kadar onu kendi odama almak istemiyor olsam da almak zorundaydım. Ve tabii, yaoilerimi görmüştü. Şoka girmişti, ama bu konu hakkında ikimiz de konuşmadık. Uzun bir süre konuşmadık hatta. Deku en sonunda merakına yenik düşüp bana baktı.

“Kacchan... Emi-san neden ağlıyordu? Bir tahminin var mı?”

Bunu soracağını tahmin etmiştim. Sonuçta Deku ilk defa böyle bir durum yaşıyordu. İç çekip ellerimi başımın altına koydum.

“Bilmiyorum. Uzun zamandır böyle ağladığını görmedim. Birisi onun sinirlerini bozmuş olabilir.”

Deku daha fazla konuşmadı. Ben de pek konuşmadım. Sıkılıyordum. Canımı sıkıyorlardı.

Benim ablamı ağlatmışlardı.

Emi Bakugou'yu ağlatmışlardı.

O kişiyi bulduğum an yüzü patlayacaktı.

Gözlerimi kapatıp uyumayı denedim, ama başaramadım. Uyuyamıyordum, yine. Yarın cumartesiydi, en azından dersim yoktu. Yatakta dönüp durdum, ama uyuyamıyordum. En sonunda ayağa kalkıp Deku'nun yanına gittim ve yanına uzandım. Kollarımı onun beline sararken şaşkın olduğu çok belliydi. Ben, konuşmak yerine başını göğsüme yasladım ve gözlerimi kapattım. Belki böyle uyuyabilirdim...

...

Sabah gözlerimi açtığımda Deku hâlâ yanımdaydı. Çillerinin etrafı kızarmıştı, gözleri kapalıydı ve yanağı göğsüme yaslıydı.

Tatlı bir brokoli.

Hafifçe gülümseyip ayağa kalktım ve saate baktım. Çüş, diye mırıldanmam da bir oldu. Ben gidip sabah ona kadar uyumuştum. Ben. Katsuki Bakugou.

Beni değiştiriyorsun, Deku. Hem de çok.

Odadan çıkıp aşağıya indim. Nedense bir yemek kokusu vardı. Ablamın onigiri yaptığına emindim.

Mutfağa baktığımda Emi'yi gördüm. Gerçekten onigiri yapıyordu. Ve hanımefendi “sıcaktan” dolayı sütyen eşofmanla dolaşıyordu.

“Tomurcuk nasıl seni arzulamıyor, merak ediyorum amına koyayım.” Kollarımı kavuşturup kıçımı tezgaha yasladım, ve Tomurcuk'un da burada olduğunu fark ettim.

“Ben senin gibi azgın pomeranya değilim, Katsuki. Sevgilim ne zaman isterse o zaman öyle şeyler olur.”

Emi gülümsediğinde gözlerimi devirip tabaktaki onigirilerden birini arakladım. Ağzıma atıp ikisine iğrenir bir biçimde baktım ve mutfaktan çıktım.

Ulan insanlar ablasından kurtulmak ister, ben evlenmemesini istiyorum...

Koltuğa oturup telefonumu elime aldım. Aklım, uyanmasını beklediğim Deku'daydı. Rastgele bir uygulamaya girip gezmeye başladım. Canım sıkılıyordu.

Biri bana arkadan sarıldığında hafifçe gülümsedim. Deku'ydu bu. Kokusundan belliydi. Ablamın kokusu karanfil ve zambak karışımıydı, özellikle güçlerini kullanıyorsa; beyaz piç deniz gibi kokuyordu; Deku ise çilek gibi.

Belki de gerçekten bir pomeranya gibiydim. Köpekler gibi tüm kokuları ayırt edebiliyordum.

Deku yanağımı öpüp yanıma oturduğunda onu kendime çektim ve dudaklarını öptüm. Daha dün beraber film izlemiş, öpüşmüştük, ama özlemiştim işte. Ben onun öpücüklerine şimdiden bağımlı olmuştum.

Geri çekildiğimizde telefonu onu da gösterdim. Beraber Instagram'da gezmeye başladık. Bizim sınıftakilerin gönderileri, ablamın -benim de sevdiğim- arkadaşlarının paylaşımları ve bazı magazin sayfaları keşfete çıkıyordu.

“Elif İclal Yavuz mu? O kim, Kacchan?”

Deku bana şaşkınlıkla baktığında istemsizce sırıttım. “Ablamın kankası. İyi birisi, bana özgünlüğüm ve öfkem konusunda yardım ediyordu. Vârislerden biri o.”

Deku da gülümsedi ve başını omzuna yasladı. Dün hiçbir şey olmamış gibi sessizce duruyor, elalemin paylaşımlarına bakıp gülüyorduk. Burnuma pankek kokusu gelince arkama baktım. Mutfağın kapısı yoktu, bu yüzden istediğim gibi bakabilirdim.

Bakmaz olaydım.

Ablamla beyaz piçin öpüştüğünü görür görmez iğrenir bir ses çıkardım ve ikisi ayrıldılar. Tomurcuk efendinin bakışlarında ufacık bir öfke alevi vardı.

Emi hiçbir şey olmamış gibi pankek tabağını ve çikolata kavanozunu önümüze koyduğunda bir tane alıp ağzıma attım. Acıkmıştım.

Ufak bir kahvaltı faslından sonra o tipsiz ikili de koltuğa oturdu. Bir yerlere gitmeliydik, ev gerçekten sıkıcıydı.

“AVM'ye falan mı gitsek?” Emi bize bakınca bilmiyorum anlamında omuzlarımı silktim. Gözüm telefonun ekranına kaydı. 1 Nisan 2078.

Lan üç gün sonra bizim Tomurcuk piçinin doğum günü...

Tomura başını salladığında ona inat hayır diyecektim ki Deku'nun da kabul ettiğini görünce sustum.

Deku kabul ediyorsa tamam.

“Abla, bana manga alırsın diye ümit ediyorum.” dedim ve sırıttım. Emi şüpheyle bana baksa da hafifçe gülümsedi ve başını salladı.

Küçük kardeş kartını oynamayı seviyordum.

Tomurcuk piçi ayağa kalktığında ablam da peşinden ayağa kalktı. Ya pardon, beni linçlemeyin şimdi ama bunların ilişkisi çok anormal amına koyayım. Birbirlerinin önünde utanmadan giyiniyorlar, dedikodu yapıyorlar, aynı yastıkta yatıyorlar ama hâlâ evlenmediler.

Evlenmesinler zaten.

Hepimiz hazır olduğumuzda dışarı çıktık. Siyah Range Rover'ı görünce sırıttım. Bu Tomurcuk'un sevdiğim tek yanı parasının bol olmasıydı.

Adamın Range Rover'ı var lan. Sevilmez mi?

Hepimiz arabaya bindik, Emi hemen ön koltuğu kaptı tabii. Kulaklıklarını takıp cama odaklandığında ben de başımı Deku'nun omzuna yasladım. Arabada nedense uykum gelirdi, ve Deku'nun omzu bunun için en rahat yerdi...

———————————————————–

706 Kelime

Nabersiniz bakimmmm

Yeni karakter eklemek lazımdı, ben de Elif'in isminde birisine ufak bir ithaf yaptım :)

Bölümü beğenmişsinizdir diye ümit ediyorum

Belo kaçar 👋🏻💜

Ya O Da İstiyorsa? (BakuDeku)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin