BÖLÜM 5

11 1 0
                                    

Kulüpte içtiği viskiye rağmen Flory o gece pek uyuyamadı. Parya köpekleri aya karşı uluyorlardı - henüz ay ilk çeyreğindeydi ve gece yarısı geldiğinde neredeyse batmıştı ama bütün gün sıcaktan uyuyan köpekler ay korolarına şimdiden başlamışlardı. Köpeklerden biri nedense Flory'nin evinden hoşlanmamış olmalı ki düzenli olarak buraya karşı ulumaya karar vermişti. Kapıdan elli yarda uzakta, arka ayaklarının üzerine oturmuş saat kadar düzenli bir biçimde yarım ile bir dakika süreyle keskin, öfkeli bir sesle havlıyordu. Horozlar ötmeye başlayıncaya kadar iki-üç saat sürdürürdü bunu.

Flory yatağında sağa sola dönüp duruyordu, başı ağrıyordu. İnsanların hayvanlardan nefret edemeyeceğini söyleyen o aptal, köpeklerin aya karşı ulumaya başladıkları zamanlarda Hindistan'da birkaç gece geçirmeyi denemeliydi. Sonunda Flory daha fazla dayanamadı. Kalktı, yatağının altındaki tenekeden yapılmış üniforma çantasını karıştırdı, bir tüfek ve bir çift fişek buldu, verandaya çıktı.

Çeyrek ay olmasına karşın gece oldukça aydınlıktı. Köpeği görebiliyordu, tahmininde yanılmadığını anlamıştı. Verandanın tahta direğine yaslanıp dikkatle nişan aldı; ebonit dipçiğin çıplak omzuna sert bir şekilde çarpmasıyla irkildi. Tüfek çok fazla geri tepmiş ve ateş ettiğinde omzunu çürütmüştü. Omzunun yumuşak eti titriyordu. Tüfeği indirdi. Soğukkanlı bir şekilde yeniden ateş edecek gücü kalmamıştı.

Uyumaya çalışmanın bir yararı yoktu. Flory ceketini ve birkaç sigarayı alıp bahçe yolunda, hayaletimsi çiçeklerin arasında aşağı yukarı yürümeye başladı. Sıcaktı, onu fark eden sivrisinekler akın akın üzerine geliyorlardı. Meydanda köpek hayaletleri birbirini kovalıyordu. Solda İngiliz mezarlığının mezar taşları beyaz ve biraz uğursuz bir parıltı saçıyorlardı. Yakındaki tümseğin eski Çin mezarlarının kalıntısı olduğu görülebiliyordu. Yamacın perili olduğu söylenirdi ve kulüpte çalışan chokra'lar gece bu yola gönderildiklerinde ağlarlardı.

"İt, korkak it seni," diye söylendi Flory kendi kendine; ama yine de çok kızgın sayılmazdı, çünkü bu düşünceye alışmıştı artık. "Sinsi, tembel, ayyaş, ahlaksız, ruhuyla bozmuş, kendine acıyan bir itsin işte. Kulüpteki bütün o aptallar, kendini onlardan üstün sanmayı pek sevdiğin bütün o can sıkıcı salaklar, onların bile her biri senden daha iyi bir insan. En azından kendilerine özgü ayılıklarıyla erkek onlar. Korkak değiller, yalancı değiller. Yarı ölü, çürümeye yüz tutmuş değiller. Ya sen..."

Kendine hakaretler yağdırmasının nedenleri vardı. O akşam kulüpte tatsız, pis bir olay olmuştu. Son derece sıradan, her zaman rastlanan türden bir olay; yine de pis, korkakça ve onursuz bir şeydi.

Flory kulübe gittiğinde içeride yalnızca Ellis ve Maxwell vardı. Lackersteen'ler Mr. Macgregor'un arabasını ödünç alıp gece treniyle gelecek olan yeğenlerini karşılamak için istasyona gitmişlerdi. Solgun yüzü öfkeden pespembe olmuş olan Westfield elinde Burmalı Vatansever gazetesini sallayarak içeri girdiğinde üç adam dostça bir hava içinde üçlü briç oynuyorlardı. Gazetede onur kırıcı bir makale vardı, Mr. Macgregor'a saldırıyordu. Ellis ve Westfield'in öfkeleri korkunçtu. Öyle kızmışlardı ki,

Flory onları gerçekten de kızdığına ikna edecek kadar rol yapmakta epey zorluk çekti. Ellis beş dakika boyunca sövdü saydı, sonra olağanüstü bir düşünce süreciyle bu yazıdan Dr. Veraswami'nin sorumlu olacağı sonucuna vardı. Şimdiden karşı vuruşu da düşünmüştü. İlan tahtasına bir ilan asacaklardı - Mr. Macgregor'un bir gün önce astığı ilana yanıt veren ve ona karşı çıkan bir not. Ellis hemen küçük ve okunaklı elyazısıyla yazmaya girişti

"Komisyon vekilimize yakınlarda yapılan korkakça hakaret göz önüne alındığında biz aşağıda imzaları bulunanlar karaların kulübe seçilmesi konusunu tartışmak için şimdi durumun çok uygunsuz olduğunu düşündüğümüzü bildirmek istiyoruz, vb. vb..."

Burma GünleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin