1. BÖLÜM: ATEŞ BÖCEĞİ İLE ALAŞAFAK

201 15 1
                                    

2023, Asi Gökçe Tengiz.

Bu hayatta en büyük gayem babam gibi vatanına milletine hizmet eden hayırlı bir insan olmaktı. Ve bu uğurda canını bile verecek birisiydim.

Çünkü asker çocuğu olmak böyle bir şeydi. Sana öğretilen ilk şey Vatan'dı.

Ben Asi Gökçe Tengiz, Tıp fakültesinden yeni mezundum. Annem gibi amacım yurdumda ve yurtdışında yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmekti.

Ben Asi Gökçe Tengiz, 24 senedir bir askerin'in evladıydım. Babam gibi amacım yurdumda ve yurtdışında kurtarılmaya ihtiyacı olanları kurtarmak.

Çünkü ben bununla doğdum, bununla büyüdüm ve bir gün bununla ölecektim. Benim ailem için önce vatan sonra sevdiklerimiz gelirdi.

Benim içinde öyle.

Masal kitaplarıyla değil, destanlarla büyütülmüş bir kız çocuğuydum.

"Asi," Ayvaz yanıma geldiğinde ona baktım. Kendisi doktordu. 34 yaşındaydı ve yıllardır sınırda doktorluk yapıyordu. Askeri personeldi. Ve bazen, şu anda olduğu gibi, dünya üzerinde yardım için gittiği yerler oluyordu. Bense onun stajyer doktoruydum. Ve onunla birlikte yardımlara gidiyordum. "Bir kız çocuğu hastalanmış, iki kilometre uzakta bir köyde. Oraya gitmemiz gerek ama benim burada çok hastam var, benim yerime sen gideceksin. Yanına Ulya'yı ve Mert'i de al."

"Tamam Ayvaz abi." Gerekli eşyaları alıp çadırdan çıktım. Burası Ötüken'di. Ötüken'de bir salgın hastalık yayılmaya başlamıştı. Türkiye'de bu hastalığın tedavisi vardı, bu yüzden buraya yardıma gelmiştik. Bizden iki ay öncesine kadar başka doktorlar vardı. Bizden altı ay sonra da başka doktorlar olacaktı. Çünkü burada çalışmak sınırlıydı. Sekiz ayda bir değiştiriliyordu doktorlar.

Üstelik en kötüsü ise savaştı.

Rusya'dan destek alan Çin, Doğu Türkistan'ın ardından Moğolistan'a da saldırılar düzenliyordu. İnsanlara zulmediyor, çocuklarını alıp kamplara götürüyor ve ardından köleleştirip orta doğu ülkelerine satıyorlardı.

Üstelik bu durumu tüm dünyanın gözüne sokarak yapıyorlardı.

"Ulya, Mert, benimle gelin. Buraya yakın bir köyde hastaya bakacağız." Buraya tam olarak 15 kişi gelmiştik. Sekizi hemşire, yedisi doktordu. Aynı zamanda bölgede güvenlik sağlaması için bizimle bir tim gönderilmişti.

Bu tim'in içinde iki kişi hep maskeliydi. Bunlar, Falaz Turgay Noyan ve Atilla Gurur Noyan'dı.

Onları tanıyan iki kişi vardı: Ayvaz ve Ulya. Çünkü Tim'in içinde bulunan dört kişi onların kardeşleriydi. Ancak bu bilgiyi onlar dışında sadece ben biliyordum. Diğer iki kişi Halas ve Destan'dı. Onların yüzleri açıktı çünkü rütbeleri abileri gibi çok yüksek rütbe değildi.

Noyan ailesinin en büyüğü Ayvaz'dı. Sonra Falaz, Gurur, Halas, Destan ve Ulya olarak devam ediyordu. Her birini buraya göreve geldiğim gün tanımıştım. En azından Falaz ve Gurur dışındaki herkesi.

Onlar ben dahil kimseyle konuşmuyor, bazen Ulya'yı bile görmezden geliyorlardı. Tüm iletişimleri tim ve Ayvaz ileydi.

Tim'de dokuz kişi vardı. Altısı erkek, üçü kızdı. Ve çevre köylere giderken mutlaka iki askeri yanımızda götürmek zorundaydık. Çünkü burası artık eskisi gibi güvenli değildi.

"Geldik." Dedi Ulya, yine neşesi yerindeydi. Gözleri kıyafetlerimde gezindiğinde gülümsedi. "Yine rengarenksin."

Gülümsedim bende. Canlı renkler benim için yapılmıştı. Çok seviyordum böyle olmayı. Üzerimde açık mavi kot şort; pembe, mavi ve mor renkleri taşıyan ince kazak vardı. Ayaklarımda dizimin altına kadar gelen buz mavisi çoraplar ve mor renkli spor ayakkabılarım vardı. En üstte ise doktor önlüğüm. Burada uzun kollu giyinmek zorundaydık çünkü sivrisinek çöktü. Şort giymiştim çünkü canıma tak etmişti, eşofman giymeyi hiç sevmiyordum.

ATEŞ BÖCEĞİ İLE ALAŞAFAK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin