15. BÖLÜM: BEKLENMEDİK DAVETİYE

69 6 0
                                    

2024, Halas Noyan.

Bugün babamlar ülkeye dönecekti. Her ne kadar konuşuyor olsakta o günden sonra onunla bir daha o konuyu konuşmamıştık. Aramızda ki kırgınlık bitmemişti.

Ve ilk adımı atan ben olmak istemiyordum. İnattım maalesef. Ve o yanıma gelir miydi bilmiyordum. Gitmelerine çok az kalmıştı.

Ofeliya yanıma oturunca dönüp ona baktım. "Herkes babanla vedalaştı, sen niye buradasın?"

"Aramız iyi değil." Dedim. "Veda etmemi istemezdi."

"Belki de ister. Sonuçta ikinizde askersiniz. Ölüm ne zaman gelir belli olmaz, küs ölmek yararınıza olmaz diye düşünüyorum."

Sert bakışlarım ona döndü. "Yorum istemedim Ofeliya." Dediğimde duraksadı. "Kafa dinlemek istiyorum sadece."

"Haddimi aşmak istememiştim."

"Aştın ama. Kaç gündür tanışıyoruz biz seninle? Ne bu samimiyet?" Sinirimi ondan çıkarıyordum, biliyordum ama bunu yapmak en kolayıydı. Zira kendime zarar verdiğim anlarda pekte kârlı çıkamıyordum.

"Kusura bakma," derken ayağa kalktı. "Sadece seni kötü gördüğüm için konuştum. Bir daha olmaz."

"İyi." Dediğimde suratıma afallamış bir ifadeyle baktı. Sonra yerini öfke aldı. Bense umursamadan önüme döndüm.

Önce gitti ama daha sonra beklemediğim bir anda adımları durdu ve bana döndü. Tekrar yanıma geldiğinde suratımın ortasına bir yumruk yedim. Yediğim yumrukla hafifçe sarsıldığımda elim yüzüme gitti. Kanayan burnumu tutarken şaşkınca karşımda ki kadına baktım.

"Sen varya hep yalnız kalırsın! Böyle devam et, tamam mı?" Ardından yakamdan tuttu. Şaşkınlığım artarken öfkeyle, "Bir daha bana o sesini yükseltirsen bu sefer burnunu kırarım ve bununla da yetinmem kafanı da kırarım!"

Yakamı sertçe bırakıp gittiğinde arkasından derin bir acı ve de şaşkınlık hissediyordum. Burnum sızladığı için okşadım. "Bu neydi şimdi?"

"Çok iyi yumruktu." Babamın sesini duyunca irkildim. Gözlerimi ona çevirdiğimde hemen tepemde durmuş bana bakıyordu. "Çek bakayım elini," uzanıp çenemi tuttu ve başımı kaldırdı. Elimi çekince eliyle burnumu yokladı. Sırıtıyordu. "İyi bari, kırılmamış."

Homurdandım. "Delisi hep beni bulur zaten."

"Hacı hacıyı Mekke'de deli deliyi dakka da bulurmuş." Derken cebinden peçete çıkardı. Burnuma tuttu. "Al şunu."

Elini çekince ben tuttum. "Neden geldin?"

"Sen neden gelmedin?" Diye sordu. "Benimle vedalaşmaya neden gelmedin?"

"Yüzüm yoktur belki de."

"Neden? Sana babalık yapamayan benim, senin ne diye yüzün yok? Hele de ben yüz bulup sana gelmişken." Dediğinde gözlerinin ardından bir kırgınlık görüyordum. Bana yansıtmak istemezdi, çoğu zaman duygularını da iyi saklardı ama bu sefer yapamamıştı işte.

"Belki de bende iyi bir evlat olamamışımdır." Dedim gözlerimi kaçırarak.

Nefesini verdi. "Her biriniz benim için harika evlatlardınız. Hepte öyle olacaksınız." Omzumu sıktı. "Kalk ayağa Halas, senden küs ayrılmayacağım buradan."

Yutkundum. Ayağa kalktım. Beni tutup kendisine çektiğinde sarıldık. Saçlarımı okşadığında bu şefkat çocukluğumda oldukça alışık olduğum bir şeydi. Bize sarılmaktan çekinmezdi ama büyüdükçe bir şeyler değişmişti. Belki de o mesafeyi koyan bendim. Bilmiyordum...

ATEŞ BÖCEĞİ İLE ALAŞAFAK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin