20. BÖLÜM: ÜÇ KİŞİLİK AİLE

79 6 0
                                    

2024, Ofeliya Amirova.

Evlen benimle Ofeliya.

Böyle söylemişti bana. Evlen benimle. Onunla evlenmek mi? Gözlerimin içine bakarak bana onunla evlenmemi söylerken kalbini mi dinliyordu yoksa aklını mı?

Kalbinde bana yer var mıydı?

İrileşmiş ve de kızarmış gözlerle onun gözlerinin en içine bakıyordum. Şu anda görmek istediğim gözleri değil, zihniydi oysa. İçini bilmek istiyordum. İmkansızdı da.

"Ofeliya," dedi Halas, gözlerime ısrarcı bir tutumla bakıyordu. "Eğer burada kalmanı sağlayacaksa izin ver evleneyim seninle, böylece kırk kat yabancı olmayız seninle. İzin ver bana, sana yeniden güzel bir hayat sunayım."

İzin ver evleneyim seninle.

Evlenmekten bu kadar kolay bahsetmesi normal miydi? Kaşlarım çatılırken içimde hissettiğim öfkeye engel olamadım.

"Halas," derken oldukça şaşkındı Ayvaz abi. "Bu ciddi bir karar. Bence ikinizde biraz düşün—"

"Gerek yok," dedim onun lafını keserek. "Çünkü kararım belli." Herkes merakla bana bakarken ben Halas'a bakıyordum. "Ben senin acıyıpta evlenebileceğin birisi değilim, kendine gel. Cevabım elbette hayır. Senin gibi bir adamla evlenmeyeceğim Halas Noyan."

Gözleri kısıldı. Gururuna mı yediremedi yoksa bu cevap onu gerçekten üzdü mü bilmiyordum ama saklayamadığı bir şey vardı: Hayal kırıklığı.

"Benim gibi bir adam nasıl oluyormuş?" Diye sordu öfkeyle.

"Kendini beğenmiş." Dedim hemen. "Seninle evlenmem. Bana acımana gerek yok! Yardımını da istemiyorum."

"Sana acıdığım yok." Dedi hızla. Dinlemek istemiyordum. Onu kesinlikle duymak bile istemiyordum. Öfkesi ikimizi de yakacaktı, ki benim de ondan eksik kalır bir yanım yoktu. "Sana o kadar vermemişler ki o sevgiyi, şansı," dedi, susmasını istedim ama susmadı. "Sana verilen değeri bile acınası bir şeymiş gibi düşünüyorsun."

"Sevmemişlerse ne olmuş? Çok mu ihtiyacım vardı?" Diye bağırdım. Elimle ayaklarımı gösterdim. "Beni devletim bile kabul etmiyor bu halde, eksik kaldım çünkü ben, devletim bile mesleğimi icra etmem için beni kabul etmiyor! Sana mı boyun bağlayacağım?"

"Kızım sen—" Tulpar Ali bey sanki oğlunun ne diyeceğini çok iyi biliyormuş gibi hızla öne atılıp ağzını kapattı.

"Halas, tamam, sakin olmakta fayda var." Derken benden uzaklaştırdı onu. Hemen ardında kırık bir halde kalmıştım. Boğazıma yapışan eller kederime aitti. "Kız üzgün zaten, gitmeyelim üstüne. Hadi, abinle çık biraz hava al."

Halas'ın bakışları benden çekilip babasına döndü. Orada ne gördüyse başını eğip çıktı odadan. Hemen peşinden giden ise Ayvaz abiydi.

Herkes onların peşinden odadan çıkarken Ruslan ve Gündüz kaldı odada. Ruslan yanıma gelip oturdu. "Böyle yapma Ofeliya," dedi. "O seni korumak istiyor, yanında olmak istiyor."

"Ben istemiyorum." Diye çıkıştım hemen. "Olmasın."

"Anlamıyorsun, bizim orada bir evimiz yuvamız olsa alır götürürüz seni ama ne senin ne de bizim kimsemiz yok. Seni tesiste de tutamayız maalesef. İzin ver onlar sana yardım etsin. Ofeliya, Halas seni düşünüyor da böyle yapıyor."

"Kızı yanında tutması için illa evlenmesi mi gerek?" Dedi Gündüz. "Fırsatçı herif."

"Yeter. İkinizde susun. İstemiyorum hiçbir şeyi. Fikirlerinizi de kendinize saklayın."

ATEŞ BÖCEĞİ İLE ALAŞAFAK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin