9. BÖLÜM: ATEŞ BÖCEĞİ VE KAVANOZ

75 9 0
                                    

2006, Tulpar Ali Noyan.

Saat akşam sekizdi. İşten eve yeni dönmüştüm. Bütün gün dağda çalışmış, birkaç saat önce karargah'a anca gelmiştim. Eve geldiğimde ise sofra hazır değildi.

Nefise ortada yoktu. Çocuklar salondaydı. Falaz ve Ayvaz maç izliyor, Gurur ise Destan'a ödev yaptırıyordu. En köşede oturmuş oyuncakları ile oynuyordu Ulya. Abileri onunla oynamadığı için biraz hoşnut görünmüyordu.

"Evlatlar?" İçeriye girdiğimde hepsi başını kaldırıp bana baktı.

"Hoş geldin baba." Dedi Ayvaz.

"Babam!" Ulya oyuncaklarını bırakıp bana koştuğunda altı yaşında ki küçük kızımı kucakladım ve yanağını öptüm. Minik kollarını bana sararken dudakları büzüldü. "Baba, sen yokken Halas abim çok hasta oldu. Annem odasına girmemize izin vermiyor. Öğlen doktor geldi ve abime ilaç verdi."

Kaşlarım çatıldı. Halas'ın yokluğunu fark etmiştim ama genelde odasında olan ve elinde ki tabletine kapanan bir çocuktu. Gözlerim Ayvaz'a döndü. "Ne oldu kardeşine?"

"Endişe etme, ateşi vardı biraz. Annem, ilaç içsin geçer, dedi. Onunla ilgilenmekten pek aşağıya inemedi de. Biz Ulya'nın karnını doyurduk bu arada, sende ister misin bir şeyler?" Ayaklandı. "İstersen bir çorba yapayım."

"Yok," dedim onun omzuna dokunup. "Otur sen, izle maçını. Siz aç mısınız?"

"Ben açım." Dedi Destan. Gurur ise onu dürtükleyerek susturdu.

"Ne diye susturuyorsun kardeşini?" Diye kızdım ona. Ulya'yı kucağımdan indirdim. "Hadi oyuncaklarınla oyna babacığım." Saçlarını öptükten sonra mutfağa ilerledim.

Dolapta ki yemeklere baktım. Mercimek çorbası ve biraz pilav vardı. Onları çıkarıp ısıttım. Ardından dolaptan malzeme çıkarıp salata yapmaya başladım.

Tüm günün yorgunluğu üzerimde olsa da çocukların karnını doyurmam gerekiyordu. Sırtımda ki ağrıyı umursamamaya çalışarak salata yaptım. Ardından tabakları, çatalları ve kaşıkları çıkardım.

Sürahiye su dolarken çatalları ve kaşıkları, tabakların içine koyduktan sonra tabakları alıp içeri götürdüm. Ayvaz ise beni öyle görünce ayaklandı. "Baba ben yardım etseydim."

"Otur yerine Ayvaz." Dedikten sonra mutfağa gittim. Suyu kapatıp bardaklarla birlikte sürahiyi de götürdüm. Daha sonra salata, pilav ve çorbayı da götürdüm. Tuz ve karabiber alırken Ayvaz çocukları çoktan masaya toplamıştı.

O sırada merdivenlerden sevgili eşimin adım seslerini duydum. Beni görünce şaşkınca bana baktı. "Tulpar? Niye bu kadar erken geldin?"

"Akşam yemeğine yetişeyim istedim. Hep birlikte akşam yemeyeli uzun zaman oldu. Halas nasıl?"

"Uyuyor. Seni sayıkladı durdu, bir bak istersen." Dediğinde başımı olumlu anlamda salladım.

"Gel sen yemeğini ye." Dediğimde yanıma gelip omzumu öptü.

"Teşekkür ederim, yorgun yorgun uğraşmasaydın keşke."

"Ne yaptım sanki? Geç otur güzelim, hadi." Diyerek ondan ayrıldım ve üst kata ilerledim. Halas'ın odasına girdiğimde küçük bedenini yatakta gördüm.

Alnında havlu vardı. Yanına varıp ateşine baktım. Otuz sekiz buçuktu. Eğilip alnını öptüm ve başına konulan suyu değiştirdim. "Baba." Diye mırıldandığında geriye çekildim. Gözleri kapalıydı. "Baba." Dedi tekrar, uykusunda bir rüya görüyordu sanki.

"Buradayım evlat." Dedim saçlarını okşarken. "Uyu hadi." Yere çöktüm ve sırtımı onun yatağına yasladım. Küçük elini yorganının üstünden tuttum. Elime sımsıkı yapıştı. Sanki o an ben olduğumu anlamıştı.

ATEŞ BÖCEĞİ İLE ALAŞAFAK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin