Mumların sönmesiyle hayal kırıklığına
uğrayarak, sinirle parkeye yumruğumu geçirmiştim. Olmuyordu, büyü kitapları hiç bir halta yaramıyor, büyü yapamıyordum.Bir yıl oldu ve ben artık umudumu yavaş yavaş tüketiyordum. O gün olduysa, bugün de olur diyordum ama olmuyordu. Jimin'in yaptığını yapmama rağmen bir halta yaramıyordu.
Hem kendime hem de Jimin'e öfkeliydim. Aptal en başından büyü kitaplarını getirmeseydi şimdi yanımda olurdu! Peki ya ben? Onun ısrarlarına rağmen kabul etmeseydim keşke...
Ve evimde bir de hayalet vardı adı Taehyung olan. Jimin'in kaybolması yetmezmiş gibi, bana musallat olmuştu. Lanet olsun o güne.
Koskoca bir yıl geçti. Her seferinde olur diyordum ama artık pek oluru olmayacak gibi. Belki de dün evime gelen başka bir varlığın teklifini kabul etmeliydim? Bütün gece düşünmüş hatta uyumamıştım bile.
Zaman aleyhime işliyordu. Taehyung dünden sonra gelmemişti. Onu nasıl çağırmam gerektiğini bilmiyordum. Ama şuan burada olması gerekiyor, diye düşünürken varlığını aniden hissetmem yerimde doğrulmama sebep oldu. Korkmuştum, şahsen birde zihnimin dinlenilmesini kaldıramazdım sanırım.
Etrafıma bakarak nerede olduğunu anlamaya çalıştım. Pek başarılı olduğum söylenemesede boğazımı temizleyerek konuşmak için dudaklarımı araladım.
"Bana yardım et."
Yanıma oturduğunu anladığım nefes sesleriyle sırtımı koltuğa yapıştırdım iyice. Hayır demesini beklemiyordum nedense. Bilmiyorum ama bana karşı gelmeyecekmiş gibi...
"Ne konuda?"
Boğuk sesi derinden çıkarken, oflayarak olduğunu tahmin ettiğim sağ tarafa döndüm.
"Bana büyü yapmayı öğretmelisin."
Cevabı gecikmedi.
"Bunun için hazır olduğunu sanmıyorum, Jeon."
Hazır olmak mı? Bunun için yıllarımı heba edemezdim. Bir yılım zaten bok gibi geçmişken, Jimin'i daha fazla bir bilinmezlikte bırakamazdım. Buna ne o, nede ben dayanabilirdim.
"Arkadaşımın başına neler geldiğini bilmiyorum, o bir yıl boyunca bir bilinmezlikte yaşarken daha kaç yılımız gitmeli Taehyung?"
Gözlerim dolmuştu. Artık herşey o kadar fazla ve ağır geliyordu ki, her geçen gün katlanılması daha zor hale geliyordu.
Dakikalarca sessiz kalması sinirlerimi bozunca, odama gitmek için ayağa kalktım.
"O iyi, bunu bilmen yeterli değil mi?"
Değildi. Kessinlikle değildi.
"Sence yeterli mi? Şuan nerede, ne yapıyor, bedenen iyi olsa bile ruhen ne durumda olduğunu bilebilir misin? Hayır. Hayır bilemezsin."
Nefesini uzun tutamlarımda hissettiğim de elimi öne doğru uzatmıştım. Onu hiç bir zaman hissedememiştim. Boşluğa düşen elimi geri çekerek, bir kaç adım gerileyip görmediğim, hissetmediğim bedenden uzaklaştım.
"Tamam sana istediğini vereceğim ama bir şartım var. Bugün o kızın yanına gitmeyeceksin."
"Ciddi olamazsın!"
_
Hava kararmıştı. Taehyung'un dediği gibi mumları hizasında ve güzel bir şekilde dizmiştim. Işıkları da kapatıp mumların ortasına, çıplak parkeye oturdum.
"Orada mısın?"
Ses gelmeyince etrafıma baktım. Gitmiş olamazdı değil mi?
Saçlarımın arasına giren rüzgarla dudaklarımından bir küfür firar etmişti. Pijamamın lastiklerini parmaklarıma sıkıştırıp stres atarken hiç kolay değildi burada olmak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aster's Second Life|Taegguk
Fanfic"Paralel evrende ki bir büyücü yaptığı bir hata sonucu infazına karar verilir fakat, Tanrı'lar onu insanların yaşam sürdüğü dünyada tekrar doğmasını sağlarlar, hiç bir şey hatırlamadan. Kısacası; ikinci bir hayat vermişlerdir kendisine..." - Hikâye...