10.BÖLÜM-Geçmişin Sır ve Sınırları

605 51 17
                                    


"Ne demek öldü?" hızla ayağa kalktım. "Sen ne dediğinin farkında mısın? O adam benim çocukluğumun pardon ama içine etti ve sen gelip aslında olmadığını mı söylüyorsun?!"

DELİ TAKLİDİ YAPALIM DERKEN DELİRECEĞİM AKLIMA GELMEZDİ!

Kafasını beni onaylamak için sallamıştı ama sinir ve gerginliğim geçmemişti. Eğer Samet Keskin öldüyse küçüklüğümden beri yanıma gelip benimle konuşan kişi kimdi?

"Ayrıca edindiğim bilgilere göre kalp krizi olayı 'Samet' dediğin kişi yanına gelmeden önceki gün olmuş."

"Yani her şey planlı olabilir mi demeye çalışıyorsun?"

"Olabilir de olmayabilir de. Elimizde kesin bir kanıt yok." Başımı ağır ağır sallayarak duvarın bir noktasına odaklanmış gözlerimi ona çevirdim. Anlat dercesine bakıyordum. Derin nefes verdi tekrardan "Her şey haddinden fazla karıştı ve gittikçe derine batıyoruz. Ben devam etmek istemiyorum. Eşim ve kızımın hayatını riske atamam, üzgünüm."

Olduğum yerde ayaklandım, o da benim karşımda aynı şekilde durdu. Ne diyebilirdim ki adama? O yirmi yedi, kızı ise daha üç yaşına yeni girmişti. Haklıydı, tahmin ettiği gibi elimde bir koz yoktu. Sadece iyi bir yardımcıydı, her ne kadar kıt olsa da.

"Tamam, sadece bu konu ve konuşmalar aramızda kalsın Ali Çakır." Elimi toklaşmak için uzattığımda o da uzatıp sıktı. "Aramızda kalacak Arzum Yakamoz."

Teknik olarak hâlâ Aksoy'dum ama neyse. Kapıdan çıkıp giderken saat dokuza yaklaşmıştı. Sokak lambalarının aydınlattığı yollardan ilerleyerek tekrardan otele giriş yapmıştım.

Odama girdiğimde üstümü değiştirip kendimi yatağa atmadan telefonumu şarja taktım fakat o sırada gelen mesajlarda neden okulda olmadığım soruluyordu. Cevap yazmadım, zaten bildirim çubuğundan okumuştum. Mezuna kalıp diğer sınava girecektim, bu psikoloji ve notlarla bir geleceğim olamazdı.

Gerçek bir psikoloğa gitmen lazım.

Kimseye güvenmiyordum ve tanımadığım birisine bu yaşadıklarımı anlatamazdım. Istemiyordum.

Geçen gün yetimhaneyi arayıp bazı özel sebeplerden bir süre gelemeyeceğimi söylemiştim. Bir yıldan fazladır her hafta çocukların yanına gidip oyunlar oynuyordum ama bu süreçte yapamazdım. Her şey fazla karışmıştı, boğuluyordum.

Bazen, diyorum. Keşke Cumali'yi gerçekten görebilseydim. Hiç kimse yokken bana gülümseyen tek kişi olurdu, aslında var olmasa bile.

Bütün o krizlerim, kendime zarar vermeye çalışmam... Hepsi gerçekti, kendi iç sesimi o olarak canlandırmıştım. Cumali bana o durumla ilgili bir şeyler diyor ve ben de cevap veriyordum.

Tam gözlerimi kapatıp uyuyacakken sırtımı döndüğüm kapı tarafından ses geldi. Arkama baktığımda kimse yoktu, geri yattığımda ise  kapının hızla açıldığını ve burnuma tutulan bezle bilincimin kapandığını hatırlıyorum.

💫

Boynumun ağrıdığını hissediyordum, kafam öne düşmüş ve açık olan saçlarım yanlardan sarkıyordu. Gözlerimi açtığımda gri zemini gördüm önce, başımı kaldırdığım. Oldukça büyük bir alandaydım. Yukarıda boru hatları vardı ve büyük ihtimalle eski bir fabrikaydı burası.

Oturduğum sandalyede ellerim bağlı oldunu fark edince ağzımın içinden küfür mırıldandım.

Bu ne lan, her gün ayrı bir ekşın yaşıyorum! Ben de insanım az insaf!

"Sonunda prenses uyanmış."

Bu klişeyi yaşayacağımı söyleseler bir yerimden gülerdim.

"Prensesine tüküreyim..." ağzımın içinge gevediğim lafları duymadı.

Son ArzumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin