Selam!
Nasılsınız?
İyi okumalar💚
16 Mayıs 2024
Ata : *konum*
Ata : 45 dakikaya burada
Semih : Tamamdır bende o iş
-
Ata : Bu tariflerin güvenilir olduğuna eminiz değil mi?
Ata : Kızı zehirlemeyeyim
Nisan : Ay saçmalama
Nisan : Annemin tarifi bir kere onlar
Nisan : Sen aptal saptal seyler yapmadıysan bir sıkıntı olmaz yemek konusunda
Nisan : Öbür konular için bir şey diyemeyeceğim
Nisan : Malum bazı şeylerin içine sıçtın atacım :)
Ata : Her gün bir posta laf yiyeceğim değil mi
Nisan : Evet
Ata : Ona da tamam
Ata : Miray için senden laf da yerim
Nisan : Sus edebiyat yapma bana
💚
-Miray Karahan
"Hadi be Miray!" Semihin bilmem kaçıncı bağırışına göz devirirken ses çıkarmadım. Küpelerimi de takıp kendimi biraz çektiğimde aynadan tamamen süzdüm üstümü. Güzel olmuştum!
İçime tam ilkbaharlık bir elbise giyerken dışıma da yeşil bir hırka almıştım. Hırkanın üşüyüp üşümememe etkisi olmayacağını biliyordum ama görsel için bu kombin çok hoş gelmişti. Semih özellikle "şık" olmam için uyandığından onun için ayağıma yeşil saten topuklularımı geçirmiştim.
Nereye gideceğimizi bilmesem de aklımda az çok tahminler vardı tabii ki. Ata'yla yaşadığımız ufak kapı önü tartışmasının akşamı Semihle eve gelmişlerdi ama sabahına yok olmuştu. Dün hiç sesi çıkmasa da bir şeyler yapacağını biliyordum. Semihle iki aşık gibi mesajlaşmalarının başka açıklaması olamazdı. Olmamalıydı.
Aşağı indiğimde Semih ellerini havaya kaldırıp dua eder gibi yaptı. Onu takmadan kapıya yöneldiğimden hemen peşimden geldi. "Beklesene kızım!"
Direkt dışarı çıkıp arabaya yöneldiğimde Semih kapıları açmıştı. Ön koltuğa yerleştiğimde kısa sürede ayakkabılarını giyip o da gelmişti.
"Nereye gidiyoruz?" Sorumla birlikte bana kaçamak bir bakış atıp omuz silkti. Güya sürprizdi. Bence nereye gittiğimizi o da bilmiyordu.
Gerçekten uzun ve sıkıcı bir yolun sonunda araba durdu ancak bir sonuç yoktu. Dağ başındaydık! Etrafta tek bir yaşam belirtisi yokken Semihin de kaşlarını çatılmıştı. Bana sönüp usulca sırıttı.
Ardından gözleri arkama kaydı. Tam ağzını açacaktı ki benim olduğum taraftaki cama güm güm vurulmasıyla irkildim. Korkarak arkamı döndüğümde tüm camı kaplayan çiçekleri gördüm.
Kocaman bir papatya demeti.
Değişik çiçekler sevmezdim. Ya da zor bulunan çiçeklerin daha anlamlı olduğunu da düşünmezdim. Yıllardır en sevdiğim çiçek hep papatya olmuştu. Küçük, tatlı ve softtu çünkü. Bir abartısı yoktu. Sadeydi ama çok tatlıydı.
Demet yavaşça camdan çekilirken Ata'nın yüzü girdi görüş açıma. Dudaklarındaki ufak bir tebessümle kapıya uzandı, açtı. Semihe kısa bir selam verip elini bana doğru uzattı. "Benimle ufak bir yürüyüşe çıkar mısın?"
Yutkunup usulca elimi eline uzattım. Avuçlarına bıraktığım parmaklarımı nazikçe kavradı ama çekmek istesem anında çekebilirdim, baskı uygulamıyordu.
Arabadan indiğimde elimi elinden ayırdım. Çiçeklerimi kucağıma aldığımda derin bir nefes çektim. Bu sırada Ata da Semihle vedalaşıyordu.
Semih arabayla geri geri gitmeye başladığında daha geniş bir alanda döneceğini anladım. Ata eliyle toprak yolun yanında duran çimlerin arasındaki yolu gösterdi. Aslında bir yol da değildi. Çimler daha kısa olduğundan ve üstüne basılmış olduğundan yol gibi duruyordu.
Yan yana oraya geçtiğimizde ona bakamadım. Kucağımdaki çiçeklere daha sıkı sarıldığım sırada derin bir nefes aldığını hissettim. "Özür dilerim." Yavaşça başımı ona çevirdiğimde yere bakıyordu. "Bu hiçbir şeyi telafi etmez ama gerçekten özür dilerim Miray. Aldığım kararlara o kadar duygusal yaklaşmışım ki ne yaptığımın farkında değildim."
Yutkundum ama konuşamadım. Ne diyecektim ki? Konuşması gereken oydu. Adımlarımız bizi güzel bir göz kenarına getirdiğinde yere serili bezi, üstündeki minderler ve termosları gördüm.
Oraya ilerlerken ikimiz de sustuk. Yavaşça oturduğumuzda iç çektiğini duydum. "Biliyorsun... Benim çocuğum olmuyor." Başımı salladım sadece. Yüzüne bakamadım. Üzgün hallerini görmek istemiyordum. Yine de konuşmaya devam etti. "Ben senin hayatını mahvetmek istememiştim sadece. Bu çok ağır gelmişti öğrendiğimde çünkü biz evimizi yaptırırken bebeğimizin odasını bile düşünmüştük. Sana söylememiştim erken olduğundan kızarsın diye ama ben beşik bile bakmıştım." Gözlerimin yandığını hissettim. Bakışlarım bu sefer ona döndüğünde bana baktığını gördüm. Ağlıyordu. "Bir tanesini sepete bile eklemiştim. Ahşap rengi, üstünde beyaz bir tül olan sade bir beşikti ama ahşabın işlemeleriyle oldukça güzel durmuştu. Kız da olsa erkek de olsa kullanabilirdi. Almak istemiştim." Dudaklarının titrediğini gördüğümde gözümden birer yaş aktı. "Ben o beşiği asla alamayacağımı öğrendim. Fark ettim ki geleceğimde istediğim iki şey vardı, çocuk ve sen. Ben sadece ailem olsun istemiştim ama her şeyi berbat ettim."
"Ata..." Konuşmak istedim ama konuşamadım. Kelimeler tükenmiş gibiydi sadece adı vardı hafızamda.
Yavaşça elini uzattı elime doğru ama tutmadı. İşaret parmağını serçe parmağıma doladı. "Hiçbir geçen yılların telafisi olamaz farkındayım. Sana barışalım demeye bile yüzüm yok." Derin bir nefesle dikleşti. Gözünden yaş akmasa da yanaklarındaki ıslaklık duruyordu hâlâ. "Yine de sen dur diyene kadar çabalayacağım Miray. Her şey için çok özür dilerim. Her şeyi berbat ettim ama yepyeni bir sayfa açacağım bize. Sen kalemi eline alana kadar sayfanın her yerine çiçekler çizeceğim. En ortasında, tüm güzelliklerin arasında sadece biz olana kadar pes etmeyeceğim. En ufak detayına kadar her şeyi elimle işleyeceğim o sayfaya."
💚
Fark ettim ki eski halinde hemen barışmışlar.. dayanamamışım🥲
O yüzden buraları sıfırdan yazıyorum olduğunca hızlı bir şekilde ama biliyorsunuz durumları..
Ata'nın dedikleri?
Miray?
Kendinize iyi bakın <3<3<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Visal | Yarı Texting (Ara Verildi)
ChickLitMiray : Fanatiği olduğun takımın giydiğim formasını attıracak kadar mı nefret ettin benden •Silindi• Ata çevrimiçi Ata : Senden nefret etmiyorum Ata : Edemiyorum ki •Silindi• Miray Karahan & Ata Acar Visal : Kavuşma. Yazıma Başlandığı Tarih : 16 A...