~Hellooooo, ben geldim.. Cumaya kadar yazarım derken biraz yalan söylemişim sbsjsjsn Erken yazınca hemen atmak istedim.. Umarım keyifle okursunuz..~
***
Alaz, yolcu koltuğunda uyuyakalan Asi'ye dönüp gülümsedi ve üşümesin diye arabanın pencerelerini kapattı. Farlar, yolun iki yanındaki ormanı güçlükle aydınlatıyordu. Genç adam ıssız bir sapaktan dönerken çalan telefonla sessiz bir küfür savurdu, neyse ki Asi top patlasa uyanmayacak kadar derin bir uykudaydı.. "Efendim Çağla.." dedi fısıltıya yakın bir sesle. Evde yokluğu anlaşılmış olmalıydı.. "Neredesin sen Alaz?" dedi kardeşi merakla. "Gecenin köründe nereye gittin yine?" Genç adam gözünü yoldan ayırmadan "Bir işim çıktı.." dedi. Çağla, bu gizemli tavırlardan zerre tatmin olmamış olmalı ki "Ne işiymiş bu?" dedi merakla. "Hem neden fısıltıyla konuşuyorsun sen? Ne haltlar peşindesin Alaz?" Genç adam derin bir nefes alıp başını iki yana salladı; Soysalan ailesinin her bir üyesi bu derece sinir bozucu olmak zorunda mıydı? "Uzatma işte.. Bitince gelirim eve.." Genç kız, konunun önemini az çok anlamış gibi bir süre konuşmadı. "Uzun sürer mi?" dedi nihayet sessizliğini bozduğunda. Alaz, bir iki saniyeliğine başını sağa çevirdi ve mışıl mışıl uyuyan Asi'ye baktı. "Sonsuza dek sürsün isterim.." dedi yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeyle. "Asi.." dedi Çağla telefonun öbür ucundan. Genç adam buna bir cevap vermedi, kardeşi o söylemeden pek çok şeyi anlamıştı zaten, her zaman olduğu gibi.. "Tamam.." dedi genç kız, nihayet kontrolü ele almış birinin sesiyle. "Siz düzgün bir şekilde konuşmadan gelmeyin sakın.. Ben annemleri ve Yaman'ları hallederim.." Alaz, görmeyeceğini bilse de başını sallayıp "Sağol Çağla.." dedi. "Haberleşiriz sonra, hoşçakal.."
Telefonu kapatıp arka koltuğa attı ve arabayı yıldızların aydınlattığı evin önüne park etti. Rüya ve babasını getirdiği evden farklıydı burası; neredeyse hiç kimsenin varlığından dahi haberinin olmadığı bir saklanma yeriydi. Derin bir nefes alıp kontağı kapattı ve bir kez daha yolcu koltuğundaki Asi'ye baktı. Bu defa hiçbir şeyi batırmaya niyeti yoktu; aylar da sürse her şeyi konuşmadan gitmeyeceklerdi buradan..***
Asi, burnuna dolan tanıdık kokuyla yattığı yerde iyice büzüldü. Ezilen çakıl taşlarının sesi geliyordu kulağına, saçlarına değip geçen rüzgara bakılırsa da dışardaydı.. Hatta birinin kucağında.. Gözlerini aralayıp onu eve doğru taşıyan Alaz'a baktı ancak başına saplanan ağrı ağzını açmasına olanak tanımıyordu. Acıdan inleyerek başını genç adamın omzuna gömdü ve bir an önce uyuyabilmeyi diledi; uyumayı ve unutmayı..
Onun kaşlarını çatarak tekrardan uyuduğunu gören Alaz'sa gülümsemeden edemedi, başı ağrıyor olmalıydı.. Evden çıkmadan hemen önce almayı akıl ettiği anahtarla kapıyı açmaya çalışırken bir yandan da dengesini korumaya çalışıyordu. Kucağında Asi'yle yere düşmesi işleri pek de kolaylaştırmazdı herhalde.. Nihayet kilidi yuvasında döndürdü ve dirseğiyle kapının koluna asılıp kapıyı açtı. İçerde onları ılık ve havasız bir oda karşıladı.. Dakikalar geçtikçe kucağında ağırlaşan Asi'yi hemen sol taraftaki koltuğa bırakıp kapıyı kapattı ve salonun penceresini açtı. Evin hemen arka tarafındaki gölden gelen temiz havayı derin derin çekti içine, nerden başlamalıydı? Bir şeyler mırıldanarak koltukta dönen ve uykusuna devam eden genç kız bakıp gülümsedi. Bir bardak kahve fena bir başlangıç sayılmazdı sanki.."İçmeyeceğim.. Hık!" Alaz, oturduğu sehpanın üzerinde gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı; Asi kızın işleri kolaylaştırmak gibi bir huyu olmamıştı zaten hiç.. "Başının deli gibi ağrıdığını biliyorum Asi kız.." dedi yumuşak bir ses tonuyla. "O yüzden önce bu ağrı kesiciyi sonra da bu kahveyi içeceksin, anlaşıldı mı?" Onun bu yarı emreder tavrıyla işleri iyice inada bindiren Asi ise, koltukta bağdaş kurdu ve kollarını göğsünde birleştirdi. "İçmeyeceğim." demeyi de ihmal etmedi. Alaz, oturuşundan dolayı neredeyse hepsi açıkta kalan bacaklarına bakıp derin bir iç geçirdi ve tekli koltuktaki battaniyeyi alıp Asi'nin dizlerinin üzerine örttü. Dikkati dağılmamalıydı, en azından her şeyi konuşup halledene kadar.. "Seni bilirsin.." dedi koltuğun hemen önündeki sehpaya tekrardan otururken. "İçsen de içmesen de bu gece konuşulmayan her şeyi konuşacağız.. İlla başım ağrısın diyorsan sen bilirsin.." Asi, öfkeyle gözlerini kıstı ve hemen önünde kendi kahvesinden büyük bir yudum alan genç adama baktı. Sol şakağında zonklayan ağrıyla "Hay s*keyim.." deyip ağrı kesiciyi yanındaki suyla beraber içti. Onun her hareketini bıyık altından bir gülümsemeyle izleyen Alaz'a döndü nihayet ve "Benim konuşacak bir şeyim yok Alaz Soysalan." dedi. Onun söylediklerini zerre umursamadan diğer kupayı Asi'ye uzattı genç adam ve kahvesinden bir yudum daha aldı. "Ama benim var Asi kız." Asi, o güne dek hiç böylesine ciddi görmediği Alaz'a bakakaldı bir an, durumun ciddiyetini yavaş yavaş anlıyordu genç kız. Sıkıntıyla kucağındaki kupaya baktı ve üst üste bir kaç yudum aldı, niyeti az da olsa zaman kazanmaktı. Ne düşünüyordu ki Alaz'ın odasını basarken? Şimdi bu gerizekalı elindeki kozu sonuna kadar kullanıp köşeye sıkıştıracaktı onu.. Kendisi Asi'ye karşı hiçbir şey hissetmezken onu kullandığını defalarca kez söylemişken genç kızın duygularından pay çıkaracaktı kendine.. Onun ikilemler içinde çırpındığını gören Alaz, hafifçe koltuğa doğru eğildi ve "Sen hep cesur olandın Asi kız.." dedi tatsız bir gülümsemeyle.. "Hissettiğin nefrete de sevgiye de sahip çıktın hep.. En başından beri sürekli kaçan, korkudan ne yapacağını bilemeyen hep bendim." Asi, bakışlarını bir anlığına kupadan çekip ona doğru eğilen genç adama baktı, ne demeye çalışıyordu? Dalga geçmeyecek miydi? "Sen benim yüzüme görmezden geldiğim her gerçeği açıl açık vururken yalan söyleyen de hep bendim.. Yüreğimden geçenlerin sahiciliğiyle ne yapacağımı bilemez hâlde kaçtım durdum senden. Hissettiklerim korkuttu beni.. Sen hastalanıp yatağa düştüğünde başucunda hissettiğim korku hiçbir şeye benzemiyordu Asi kız.. Bu korkunun bana yaptırabileceklerinden o kadar korktum ki hemen inkara başvurdum, kabullenmekten daha kolaydı inkar etmek.." Genç kızın hiçbir tepki vermeden gözünde binlerce soru işaretiyle onu dinlediğini görünce gülümsemeden edemedi. İnanmıyordu.. Onu suçlayabilir miydi? "Beni bıçakladığın gün sana söylediklerim.." dedi, gözlerini tekrardan yere indiren Asi'ye. "Hepsi yalandı.. Sen kendini kurtar diye, yanımdan hemen git diye söyledim onların hepsini.. Seninle yaşadığım hiçbir şey öylesine değildi Asi kız.." Asi, dinlemeye tahammülü kalmamış gibi elindeki kupayı sehpaya koydu ve ayağa kalktı. Parmaklarını saçlarının arasından geçirip odada volta atmaya başladı. Alaz Soysalan'ın yalanları nerede başlıyor, nerde bitiyordu? Neden yüreğinden yükselen her cılız ses ona inanmasını söylüyordu? Nasıl inanırdı? Hiç mi akıllanmamıştı? Pencereye yanaşıp ay ışığında parlayan göle baktı; kaçıp gitmeliydi buradan.. Yaman'ı ya da Cesur'u aramalı ve Alaz'ı arkasında bırakıp defolup gitmeliydi.. Birkaç ay önce olsa yapardı da kuşkusuz; kimseye eyvallahı yoktu o zamanlar.. Ya şimdi? Alaz Soysalan nasıl olmuştu da girmişti hayatına, girmiş ve yıllardır doğru bildiği her şeyi bir bir yanlışa çevirmişti? Yaman'a aşık olduğunu sandığı günleri hatırladı ve bir gülümseme belirdi yorgun yüzünde.. O zamanlar mutluydu en azından, karşılıksız aşkının asla gerçekleşmeyecek ihtimalleri arasında şimdi olduğundan çok daha mutluydu.. "Seveceğin biriyle karşılaşmak umut etmek gibi hissettirir derler.." diye geçirdi içinden. Yalandı hepsi.. Aşkın ne mutlulukla ne de umutla bir ilgisi vardı.. "Asi.." Hemen arkasından belen sesle istemsizce irkildi, ne zaman bu denli yakınına gelmişti? Bir an onun camdaki yansımasına baktı; yan yana ne kadar güzel görünüyorlardı.. Yansımalarına dokunmak için karıncalanan parmaklarını sertçe avcına bastırdı ve "Evime gitmek istiyorum." dedi. Kendini bağırış çağırışlara, sinir krizlerine hatta bir kafa darbesine hazırlayan Alaz, bu sessiz direniş karşısında korkuyla gözlerini kapattı. Karşılaştıkları ilk günden itibaren Asi kızın hep hayatında olmuştu o.. Genç kızın nefretinden, öfkesinden, sinirinden en büyük payı hep o almıştı ve Allah biliyor ya hiçbir zaman şikayeti olmamıştı bundan.. Sonra bir an gelmiş şefkatle bakmıştı ona Asi; ilgiyle, arzuyla bakmıştı.. Küçüklüğünden beri gördüğü her sevgiyi haketmek zorunda kalan Alaz, bocalamıştı.. Ne Asi'yi koyacağı yeri bilebilmişti ne de ona olan hislerini nasıl ifade edeceğini.. Her şeye razı olabilirdi genç adam; lakin bu saatten sonra görmezden gelinmeye, yok sayılmaya, hissizliğe razı olamazdı. "Hiçbir yere gitmiyorsun Asi kız." dedi itiraz kabul etmeyen bir ses tonuyla. "Önce bana neden seni korumak istediğimi soracaksın.. Seni neden ihbar etmediğimi, neden Tolga'yı yanında görmeye dayanamadığımı, neden sana bir şey olursa canımın sıkıldığını soracaksın." Sinirle arkasını döndü Asi, artık karşı karşıya, göz gözeydiler.. "Umrumda değil lan." dedi genç kız çenesini kaldırarak. "Ne bu sorular ne de vereceğin cevaplar s*kimde bile değil!" Onu karnından ittirip pencereyle arasına sıkıştıran Alaz "Öyle mi Asi kız.." dedi genç kızın kulağına. "Kıskançlıktan kendini kaybeden dek içiyorsun, gecenin bir yarısı evime, odama geliyorsun.." Asi, saçlarının arasından geçip boynunu yalayan nefese aldırmamaya çalışıyordu. "Odamda adını bile doğru düzgün hatırlamadığım bir kadını arıyorsun, seni her öptüğümde karşılık veriyorsun.. Ve umrumda değil, diyorsun öyle mi?" Onu kendisinden uzaklaştırmak işin ellerini Alaz'ın göğsüne koyan Asi "Öyle lan.." dedi inatla. "Umrumda değilsin Alaz Soysalan.. Git ağlayarak günlüğüne yaz bunu!" Genç adamın bir anlık şaşkınlığından faydalanan Asi, onun kollarından çıkıp salonun ortasına geldi. Alaz'dan ne kadar uzak durursa kararlılığı o kadar uzun sürecekti.. "Seninle yaşadığım her şey gerçekti diyorum!" dedi Alaz nihayet kendine geldiğinde. "Seni it gibi köpek gibi kıskanıyorum diyorum, nesini anlamıyorsun Asi!?" Genç kız onun öfkeden kızaran yüzüne ve havada oynattığı ellerine baktı keyifle. "Beter ol Alaz Soysalan.." dedi. "Yarına kalmaz hissettiklerinin içinde boğulup gidersin inşallah!" Genç adam, onun çantasından telefonunu çıkardığını görünce hemen atılıp genç kızın elinden aldı telefonu. Ekrandaki ismi görünce bastırmaya çalıştığı öfkesi tekrardan gün yüzüne çıktı. "Bilerek yapıyorsun değil mi?" dedi telefonu elinde sallarken. "Ben delireyim, kafayı yiyeyim diye arayacaksın Tolga'yı!" Asi, öfkeden gözü dönmüş bir hâlde telefonunu almaya çalışıyordu nafile yere. Genç adam, kolunu iyice yukarı kaldırmış, inatla vermiyordu. Çabalamaktan yorgun düşen genç kız dirseğini Alaz'ın karnına geçirdi ve "SENDEN NEFRET EDİYORUM LAN!" diye bağırdı gözyaşlarının arasından. "HAYATIMDA SENDEN BAŞKA HİÇ KİMSEDEN BU KADAR NEFRET ETMEDİM BEN!" Alaz, onun çığlık çığlığa söylediği cümlelerle kendini iyice kaybetti ve havaya kaldırdığı telefonu yere çarptı. "BEN DE AŞIK OLDUM SANA ASİ KIZ!" dedi ondan aşağı kalmayan bir bağırmayla. Asi, şaşkınlıktan nefes almayı bile unutmuş bir hâlde önce yerde bin parçaya ayrılmış telefona sonra da bağırmaktan boynunda damarları çıkmış Alaz'a baktı. Ne sarhoşluğu, ne gözyaşları ne de hıçkırıkları kalmıştı.. Asi, ayakta ne yapacağını bilemez bir hâlde dikilirken "Hiç mi kredim yok sende Asi kız?" dedi Alaz. "Hiç mi inanmıyorsun bana?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ENEMIES TO LOVERS - ASLAZ
FanficKurgum, Yabani dizisinde yan karakterler olan Asi ve Alaz çiftini konu almaktadır. Uzun zaman sonra beni heyecanlandıran bir çiftle karşılaşınca dizide görmek istediklerimi birer bölümlük hikayeler hâlinde yazmaya karar verdim. Umarım bakış açımı be...