~ Hellooo ben geldim ayoll.. Ama yazdığım bölüm göz önüne alındığında bu gelişime sevinir misiniz emin olamadım xd Çok uzatmadan sizi bölümle ve Hakan Günday'dan alıntılarla baş başa bırakıyorum.. Umarım keyif alarak okuduğunuz bir bölüm olur.. ~
***
"Hiçbir yeri bir gün geri dönmek için terk etmedim." (Hakan Günday, Kinyas ve Kayra)~Flashback~
Alaz, hâlâ gümbür gümbür atan kalbiyle bir süre onu izledi sonra bileğini göz hizasına getirip kelepçenin bıraktığı ize baktı. Yüzünde engel olamadığı bir gülümseme oluşurken az önceki hengamede koltuğun altına yuvarlanan kupayı farketti. Asi kız, kendisinde kalması için başının etini yemiş ama yanına almayı unutmuştu.. Başını hafifçe eğip ön camdan dışarıya baktı, çoktan içeriye girmişti. Kupayı düştüğü yerden kaldırdı ve arabadan çıktı.. Eh belki bir başka 'iyi geceler' öpücüğü daha alırdı, belli mi olurdu? Tıpkı Asi gibi ödülü iki eliyle kucakladı ve bahçe kapısına yöneldi, dudaklarında bir haftadır neredeyse hiç eksik olmayan bir gülümseme vardı. Bahçeyi hızlı adımlarla geçtiğinde kaşlarını çatmadan edemedi; deli miydi bu kız? İnsan evinin kapısını açık bırakır mıydı? Hem de gecenin köründe? Omuzlarını silkip içeri girdi, koridor karanlıktı.. Yalnızca odaların birinden belli belirsiz bir ışık sızıyordu bulunduğu yere. Tam Asi'nin adını sesleneceği esnada kulağına dolan seslerle duraksadı: "İddia iptal." Ne iddiası? Asi kiminle konuşuyor olabilirdi ki? Yaman mı? Peki ya bu yüreğindeki sıkıntı neyin nesiydi? Mutsuzluğu adım seslerinden tanırdı genç adam; eskiden tanışırdı onlar, ta çocukluktan.. Küçükken Çağla'nın başında o uyuyana dek bekler sonra koşar adımlarla kendi odasına giderdi.. Önce zihninde sonra yüreğinde yankılanırdı mutsuzluğun adım sesleri. Ne denli hızlı koşarsa koşsun odasına girip kapısını kapattığında onu hep yatağının başucunda bulurdu.. Bir nevi hayali bir arkadaş gibi, oyun oynamayı sevmeyen hayali bir arkadaş. Pek çok insan onu siyah rengine yakıştırırdı, lakin hayır.. Mutsuzluk griydi, uzanıp da dokunacak olsan dağılıp gidiverecek bir duman gibi.. Elleri yana düşmüş bir hâlde merakla karşıdan gelecek cevabı bekledi. Alaz'a yıllar gibi gelen birkaç dakikanın ardında "Ne?" diyen bir ses duyuldu; Cesur'du bu.. Sesinden keyfinin oldukça yerinde olduğu anlaşılıyordu. "Hayırdır Asi hanım.. Alaz'ı tavlamak düşündüğünden daha mı zor geldi.." Genç adam midesine bir yumruk yemiş gibi sarsıldı ve boştaki eliyle koridorun duvarına tutundu. Daha birkaç gün öce boyamışlardı burayı, griye.. Zihnine mahalledeki kavga, Asi'nin gelişi, polislerden kaçarken yol sordukları çocuk bir bir doluşurken sanki tüm bunlardan kaçmak mümkünmüş gibi gözlerini sımsıkı kapattı. "Saçmalama.." diye mırıldandığını duydu Asi'nin. Hemen ardından da koridora doğru yaklaşan birkaç adım sesi.. Güç de olsa kendini toparladı ve bahçeye çıktı. Sarsak adımlarla bir an oradan oraya dolaştı durdu; demek yalandı hepsi? Hem de en başından beri? Alaz Soysalan da tongaya düşebiliyordu demek? Onu da kandırabiliyorlardı? Sürüdüğü adımlarıyla bahçeden çıkarken ona kaç yaşında olduğu sorulsa süphesiz 'Beş..' derdi. Abisinin kıyafetlerini giymiş bir hâlde annesinin uyanmasını beklediği yaştaydı.. Yanından yığınla insan gelip geçtiği hâlde kimsenin onu farketmediği yaştaydı, duvarlarla aynı renkte olduğunu düşündüğü yaştaydı.. Ellerini göz hizasına kaldırıp duvarların grisiyle karşılaştırdığı yaştaydı.. İçindeki griliği gördüğü ve kabullendiği yaştaydı; aldığı her nefeste ciğerlerine is dolduğunu hissettiği yaştaydı.. Kollarında ve bacaklarında hayal kırıklığından örülü zincirleriyle bir köşeye sindiği yaştaydı, sevilmediğini anladığı yaştaydı.. Ama en çok da sevilmeyeceğine ikna olduğu yaşta.. İlle de sevilmeyeceğine ikna olduğu yaşta..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ENEMIES TO LOVERS - ASLAZ
Fiksi PenggemarKurgum, Yabani dizisinde yan karakterler olan Asi ve Alaz çiftini konu almaktadır. Uzun zaman sonra beni heyecanlandıran bir çiftle karşılaşınca dizide görmek istediklerimi birer bölümlük hikayeler hâlinde yazmaya karar verdim. Umarım bakış açımı be...