3-Yasaklı Elma

63 18 87
                                    

Selam!
Yeni bir bölümle geldim..
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın 🤍

"Cehennem Tanrı'nın adaletiydi,
Şeytansa Tanrı'nın lanetlediğiydi.
Adalet kanın içinde miydi?"

☆゚⁠.⁠*⁠・⁠。゚

Ölüm size fısıldadığında arkanızı dönüp kaçar mıydınız yoksa ona doğru koşup kendi mezarınızı kendiniz mi kazardınız?

Aslında ölümün sizin yakanıza yapışması bu dünyadan çoktan göçtüğünüz anlamına gelirdi. Ölümün sizi yanına çekmesi için bir toprağın altına koymasına gerek yoktu. Bazen içinde yaşadığınız dünyada onun en sadık yaveri olabilirdi. Onun emaresini teninizde bir kere taşıdığınız zaman yaşam sizi bir daha kabul etmezdi.

Yaşam ölüme ait olanı sevmezdi ve bütün insanlar ölüme aitti.

Tanrı'ysa şeytana ait olanı sevmezdi ve şimdi, belki de bir çok insan öyle yada böyle şeytana aitti.

Günahlara bulanmışlardı, yasaklı elmayı onlarca kez ısırmışlardı ve Tanrı'dan bütün bunları tek bir özürlü affetmesini istemişlerdi.
Bu bencillik değil de neydi?

Şeytanın günahlarına sığınarak Tanrı'dan özür dilenir miydi?

Aklımdaki düşünceler kafama bir ton ağırlık koymuşum gibi baskı yapıyordu. Boynumu sıkı sıkı tutmaktan başka bir yapamıyorum, o yükün altında ezilip beni öldürmesin diye. Yalnızlık beni hapsediyordu kendine sanki. Henüz geleli sadece üç gün olmuştu ama yine de kimsesizlik iliklerime işlenmişti. Düşünün, bambaşka bir evrene gidiyorsunuz, yaşam ve Tanrı sizi reddediyor. Bütün bunların yanında sırtınızı sıkıca dayayıp güvenebileceğiniz, kılıçlarınızı çekip beraber savaşabileceğiniz kimse yok.

Aslında, bir kişi var, ama o da burada değil.

Dostum, sırdaşım ve kardeşim. Bütün oyunların içinde ki gerçeğim. Sırtımı güvenlice yaslayabileceğim ve bütün kılıçlarımı emanet edebileceğim tek bir kişi; Miriam.

O benim en iyi dostumdu. İlkokuldan beri beraberdik. Beni her durumda destekliyen tek kişiydi. Yediğim bütün haltları bilirdi. Fakat bu sefer, ona bile ne büyük bir boka bulaştığımı söylememiştim. Çünkü biliyordum ki o da benimle gelmek isteyecekti. Onu bu bataklığın içine çekmek istemiyordum fakat şimdi, bütün bu fırtınanın içinde güvenebileceğim bir yer lazımdı.

Ona ihtiyacım vardı.

Daha fazla düşünmedim, düşünürsem vaz geçerdim, Vincent'ı bulmak için odamdan çıktım. Dünden beri köşe bucak kaçtığım şeytanla karşılaşmamak adına dua ettim.

Nefes nefese kalana kadar bütün sarayı gezdim. Bu sefer bilmediğim odalara dalmadan her yere baktım. Yine de onu bulamamıştım.

Nereye kayboldun şimdi, lanet olası!

Sıkıntılı bir nefes verdim. Bacaklarım iflas edecekmiş gibi hissediyordum, saray sandığımdan daha büyüktü.

Onun burada olmadığını anlayınca saraydan çıktım. Üzerimde ki siyah tişört rüzgarın etkisiyle tenime yapışıyordu ve saçlarımdan dağılan kumral tutamlarım görmemi zorlaştırıyordu. Dün havada sıcacık bir güneş olmasına rağmen bugün inanılmaz bir soğuk vardı, üzerime ceket giymediğim için kendi kendime kızdım fakat iş işten geçmişti.

GÜNAH TANRILARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin