7-Yaranın Kanı

54 15 124
                                    

Çok güzel bir bölümle sizlerleyim, fakat bölüme geçmeden önce bir duyuru yapmak istiyorum. Kitabın oyları, okunma sayısının çok altında:(
Bu sebepten dolayı istemeden de olsa bir sınır koymak zorundayım. Şimdilik 10 oy olsun sınırımız. Çok iyi okumalar yıldız tanelerimm🤍

"Gerçek sevgi sahte bir sevgiden ayırt edilebilir miydi? Yada o şeyin adının sevgi olduğuna nasıl emin olabilirdik?"

☆゚⁠.⁠*⁠・⁠。゚

Bazen, sevgi yetmezdi.

Hatta bazen değil, her zaman sadece sevgi yetmezdi.

Benim babam beni sevdi ve ben bunu her zaman hissettim ama sadece bu kadardı.

O kırmaktan korkmadı, incitmekten korkmadı. Yakıp yıkarken beni düşünmedi. Benim babam beni her zaman sevdi ama bena hiç bir zaman değer vermedi. Olsam da olur olmasam da olurdum onun için. O yüzdendir belki de ben on dört yaşımdayken bir mektupla hem annemi, hem de beni terk edip gitmesi, bilmiyordum. Yetersiz miydim onun için, bilmiyordum.

Şimdi yirmi yaşımdayım, aradan kocaman bir altı yıl geçti ama yaranın üstü hâlâ kabuk bağlamadı. Belki de zaman denildiği kadar da yarabandı değildir. Belki de zaman, sadece bir şeylerin üstünü örtmemizi sağlayan basit zihinlerin kanabileceği bir oyundan ibarettir.

Kabuk yaraya sadık değildi; bu yüzden iyileşmeye yüz tutsa bile yaram, kabuğu onu her seferinde bırakıp gitti uçsuz bir çukurumun içine. Yaram o çukurun içinde ağladı, kan ağladı. Ve en sonunda kabullendi. Çukur onun evi olduğundaysa kabuk çok daha uzaktı artık onun için.

Belki de kapanmamak için açılmıştır yaralarımız, belki de kapansa bile iz kalacağı için kapanmıyordur yaralarımız. Bir acıyı size hatırlatıp her seferinde tekrar yaşatacak bir izden ziyade, o acının hiç geçmemesini tercih ederdim ben. Çünkü insan alışırdı. Çünkü insan varlığını hiç bir zaman unutturmayan bir acıya alışabilirdi, onu günlük bir seymiş gibi kabul edebilirdi ama uzun bir aradan sonra her seferinde ilkmiş gibi acıtan bir yara, onu yüzlerce kez yaşamanıza sebep olabilirdi. Ve yüzlerce kez yaşamak, yüzlerce kez ölmek demekti.

Gözlerimi açtığımda, fazlasıyla rahat bir uykudan uyanmış gibi hissediyordum. Siyah çarşafın üzerinde kıpırdandım ve daha fazla vakit kaybetmeden yataktan doğruldum. O sırada yatağın önünde dikilen Vincent ve Miriam ile göz göze geldim. Miriam'ın bakışları sorgulayıcı iken Vincent fazlasıyla sinirli bakıyordu.

Tanrım, yine ne halt yemiştim?

Kaşlarımı hafifçe yukarı kaldırken başımı sol omzuma doğru yatırdım ve yüzüme tatlı olduğunu düşündüğüm bir gülümse koydum. Belki böylece bana acırlardı. "Bir sorun mu var?" Dedim uyku mahmuru bir sesle.

Miriam ile gözlerimiz birleştiğinde, bana kaşıyla Vincent'ı işaret etti ve bir kaç sessiz kelime aramızdan geçti.

"Senin ağzına edecek!" Dedi ağzı hiç kıpırdamazken gözleriyle.

Kaşlarım hafifçe çatılmışken o, ne demek istediğimi anladı. "Niye?" Demiştim.

Daha sonra bana belki de bu evren üzerinde olabilecek en ters bakışı attı, koyu kahverengi gözlerini devirerek yeniden yanında ki adama odaklandı.

GÜNAH TANRILARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin