14- Sahipsiz Günah

29 11 88
                                    

Yıldızları parlatalım asklarr 💋

"Kadın kendisini bir oyuncaktan ibaret sandı, gözlerindeki perde o kadar kalındı ki göremedi asla daha fazlası olduğunu."

☆゚⁠.⁠*⁠・⁠。゚


İnsanlar mutlu hayatların peşindeydiler. Bunun için yıllarını yıpratıyorlardı. Gelecekleri için şimdiyi harcıyorlardı. Fakat bir gelecekleri olduğu ne malumdu? Belki de yarın onların son günüydü. Belki de bir kaç saat sonra gözlerini sonsuzluğa kapatıcaklardı ve az sonra yaparım, daha sonra yaparım dedikleri hiç bir şeyi yapamayacaklardı. Bu evrene geldiğimden beri aklının hep bir köşesinde öyle yada böyle bu düşünce beliriyordu. Bu yüzden, şimdi yada asla.

"Estella Hanım?" Diyen muhafizın sesiyle yatağımdan kalkıp ellerimi zindanın demirine koydum. Demir soğuk olduğu için içim ürpermişti. "Bir sorun mu var, Muhafız?" Diye sordum.

Başını iki yana olumsuz anlamda salladı. "Efendi sizi çağırıyor, lütfen benimle gelin." Dedi kilitli kapıyı açarken. Sorgulamadan peşine takıldım.

Hapishane yerin katlarca altındaydı, bu yüzden bir sürü merdiven çıkmamız gerekiyordu. "Bizi ışınlayamaz mısın?" Yürümeye fazlasıyla üşeniyordum.

"Şimdilik, hayır." Sesi itiraz kabul etmiyordu bu yüzden daha da üzerine gitmeme kararı aldım. Merdivenlerden çıkarken ben önde, o ise arkadaydı. Bir süre sonra ortamdaki gerici havayı yok etmek için konuştum. "Adın ne?"

"James."

"Yaa," dedim başımı iki yana sallayarak. "Kaç yaşındasın?"

"Ne için sorduğunuzu anlayamıyorum." Derken sesi sabitti.

"Hiç," dedim i harfini uzatırken. "Öyle, can sıkıntısından."

Daha da bir şey demedi,  ben önde o arkada yürümeye devam ettik.

"Sadece bu hapishaneden mi sorumlusun?"  Biraz fazla mı soru sormuştum?

Sanırım benden rahatsız oluyordu, lakin bilmesi gerekiyordu ki ben inatçı bir insandım ve susmamaya kararlıydım. Fakat yine de kendimi evlilik sitelerinde ki azgın dayılar gibi hissediyordum.

"Hayır, Estella Hanım. Bu sarayın güvenliğinden ben sorumluyum."

"Bu saraydaki herhangi birisine zarar verebilecek kadar yürek yemiş kimseyi tanımıyorum." Derken cümlemin sonunda samimi olması için gülmüştüm. Lütfen benle konuşmaya devam et, daha çok yol var...

"Hapishane dolu olduğunda göre.." buradaki iması sanırım bendim.

Sessizlik bizi bir süre daha ele geçirdiğinde bu sefer o konuştu. "Burada mahkûmlar yalnızca sizin gibi insan değil. Tehlikeli canavarlar, büyücüler, cadılar.. kısacası ne ararsanız." boğazını temizledi.

"Hmm," dedim kaşlarımı kaldırırken. "Canavarlar mı varmış?" Sesim meraklıydı. Cadılar ve büyücüler olduğu tahmin etmek zor değildi fakat canavarlar.. gerçekten merak uyandırıcıydı.

"Evet," dedi.

"Bana anlatabilir misin? Burası hakkında hiç bilgi sahibi değilim. Hem madem bizi ışınlamıyorsun," elimle önümüzdeki uzun merdivenleri gösterdim onun beni göremeyeceğini bildiğim halde. "O zaman bundan bahset de canımız sıkılmasın."

"Pekâlâ , size kısaca anlatabilirim." Bir büyük adım attı ve merdivenlerde yanımda yürümeye başladı. Biraz şaşırsam da tepki göstermedim ve merakla yüzüne bakmaya başladım.

GÜNAH TANRILARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin