2- Savaş yada Kaç

89 23 94
                                    

Selam!

Kitabımın ikinci bölümüyle sizlerleyim.
Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın 🤍

"Parmaklıkların arkasındaki dört duvar içerisinde koşup durmak, seni oradan kurtarır mıydı?"

☆゚⁠.⁠*⁠・⁠。゚

Gece karanlıkta bir ses duyduğunuzda, ya o sesin üzerine gidip onunla savaşırdınız yada hızlıca oradan kaçardınız.

"Savaş yada kaç" tepkisi vücudun stresle başa çıkma yöntemlerinden biridir. Bu yöntemse tehlikeli durumlarla başa çıkmak için oluşan evrensel bir adaptasyondur.

Ben normalde her zaman kaçmayı tercih ederdim çünkü bana, bu öğretilmişti. Fakat, bu sefer öğrendiklerimin dışına çıkıyordum, belki de ilk defa sınırlarımı aşıp konfor alanımı terk ediyordum. İtiraf etmek gerekirse biraz korkunçtu.

Korku damarlarımdan akıp bütün bir vücudumu sarıyordu sanki, kan her tarafımı kaplıyordu fakat kokusu kimseye gelmiyordu. Kanın kokusu yok diye bir ölümü yok sayabilir miydiniz? Vahşetin sorumlusu sizden değil diye, bu sizi çaresiz mi bırakırdı, yoksa tam tersine size bir savaş imkanı mı verirdi? Kılıçları suya batırmak çok mu tehlikeliydi? Kan akmıyorsa merhamet dilenmemeliydi mi, yoksa asıl merhamet kanın zehrinde miydi? Bazen öldürmek de bir çeşit merhamet değil midir? Kısa vadeli bir acı, uzun vadeli bir acının yanında masum mu kalırdı yoksa zaman sadece insanların aklını karıştırmak için kullanılan basit bir oyundan mı ibaretti? Acı zamanın emrinde köpek olucak kadar kimsesiz miydi yoksa kendi hikayesini çığlıklarla yazabilecek kadar kalabalık mıydı?

Benim için, kanın kokusunun olmaması o katliamı yok kılmazdı. Eğer yok kılmış olsaydı zaten şimdi burada, bu sessiz savaşın içersinde olmazdım. Herkesin sustuğuna bende susmayı tercih ederdim.

Kılıçlarımızı, bütün bir dünyayı saran suya sokmak ise belki fazlasıyla tehlikeliydi ama yine de, onu alt ettiğimizde bütün bu harabe değer kazanırdı.

Merhametse kanın zehrinde değildi.

Çok, çok uzaklardan garip bir koku ciğerime dolduğunda, Vincent'ın "Şimdi gözlerini açabilirsin." Diyen sabırsız, heyecanlı sesi beni düşüncelerimden sıyırdı.

Büyük bir korkuyla gözlerimi araladım. Diyara gelmiştik.

Karnımda kelebekler uçuşuyormuş gibi hissederken nefesimi tutmuş bir biçimde etrafımı izliyordum. Vincent bu halimi görünce güldü. Hiç beklemediğim bir anda beni elimden yakalayıp kendi etrafımda bir kaç tur döndürdüğünde keyifle kıkırdadım.

"Vay canına.." Sözcükleri döküldü dudaklarımın arasından.

"Beğendin mi?" Dedi bana doğru bakarken. Henüz, beni etrafımda döndürmek için tuttuğu elimi bırakmamıştı ve bunu farketmek, karnımda ki kelebeklerin adeta ters takla atmasına sebep oldu.

Yine de bunu ona farkettirmemeye çalışarak "Sence beğenmemek mümkün mü?" Dedim. Sesimi sabit tutmaya çalışmıştım ama yine de heyecanıma karışan hayranlık gözlerimden bile rahatça okunabilir türdendi.

GÜNAH TANRILARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin